“Ağlama Smyrna Döneceğim”
Adada yaşayan balıkçı Bedros adlı Anadolu Rum’unun kızı “Smyrna” Gülseren Engin’in 2012 yılında yayımladığı “Ağlama Smyrna Döneceğim” adlı kitabın kahramanıdır. Kitabın tanıtım bültenine göz atıldığında karşımıza şu metin çıkar: “Yıl 1914… Osmanlı İmparatorluğu giderek zayıflamaktadır. Başta İngilizler olmak üzere tüm Avrupalıların planı, “hasta adam” ilan ettikleri Osmanlı’yı parçalamak, topraklarını işgal etmektir. İngilizlerin Yunanlılarla birlikte hedefi İzmir’dir. Böylece hem Ege’nin zenginlikleri ele geçirilecek, hem de İzmir, İstanbul’un işgali için üs olarak kullanılacaktır. İlk adım, İzmir Körfezi’nin girişini bir tıpa gibi tıkayan Kösten Adası’nı ele geçirmekle atılır. Adanın kendi halinde masum güzeli Rum kızı Smyrna henüz on üç yaşındadır. Ancak İngilizlerin işgali, her şeyi değiştirir. Genç kızın bir anda altüst olan yaşamındaki tek ışık, Çakır Osman’a duyduğu tutkulu aşk olur. Bu aşkın gücü, Smyrna’nın kaderini değiştirmeye yetecek midir?” Bu kitabın devamı olan iki kitap daha yazmıştır Sevgili Gülseren Engin.
Uzunada’dan çıkılan edebiyat yolculuğu
Uzunada’yı tüm yönleriyle ele alan “Bir Zamanlar Uzunada” adlı kitabım 2017’de yayımlandı. Üzerinde on yıl yaşadığım, suyunu içtiğim, ilk çocukluğumu geçirdiğim Uzunada’yı “İzmir’in Gizemli Adasında Bir Tarih Yolculuğu” teması ile incelemeye çalıştım. Kitabın arka kapağına göz atıldığında karşınıza şunlar çıkar: “Atatürk 1934’de Uzunada’daydı. 1916’da İngiliz HMS Monitor 30 Uzunada’da batırıldı. Uzunada’nın dört Mehmet’inden geride kalanlar. Uzunada’da ilk deniz birliğinin kuruluşu. Uzunada çevresindeki batıklar. Levanten Edmund H. Giraud’un Uzunada’daki evi. Uzunada’da İngiliz postanesinin açılması. Uzunada’daki Bizans Sarnıcı. Uzunada Gazetesi. Uzunada’yı ziyaret eden İzmir Valileri: Kamil Paşa, Rahmi Bey ve Kazım Dirik. Adanın işgalinden kurtarılmasında adaya çıkan Astsubay Emin Çöl’ün anlattıkları. Erbakan ve Türkeş’in Uzunada’daki zorunlu misafirliği. Uzunada’ya işleyen vapurlar. Yunan kaynaklarında Uzunada ( Englezonisi), Uzunada sözlü tarih çalışmaları.”
“Deli İbram Divanı”
2021 Kasım’ında ise karşıma “Ahmet Büke’nin “Deli İbram Divanı” çıktı. Kitabı yaptığım araba seyahatlerinde sık sık dinlediğim NTV Radyo’nun Köşedeki Kitapçı adlı programı hazırlayan Adnan Bostancıoğlu sayesinde öğrendim. Bostancıoğlu kitabı şöyle anlatıyor“ Deli İbram Divanı Mordoğan’ın karşındaki Uzunada’da geçiyor. 1950’lerin başı, Demokrat Parti’nin ilk yılları, Uzunada’da yaşayan bir balıkçı ailesinin hikâyesini anlatıyor kitap. Aile balıkçılıkla geçiniyor, balık olmadığı zaman mecburen yunus avlıyorlar. Ailenin 12 yaşındaki oğlu Osman, bir yunus avında yaşadıklarının hayatında derin izler bırakan bir travmaya dönüşüyor. Anlatıcı romana da adını veren Deli İbram. Büke’nin romanında Ege insanının doğayla, tarihle, efsanelerle beslenen hayatı, coğrafyamızın kangren olmuş adaletsizlik, gelir eşitsizliği sorunlarıyla harmanlanıyor, bir ada ve deniz hikâyesi olarak biçimleniyor. Metin Celal Hürriyet Kitap Sanat’taki yazısında, İzmir’in tam göz önünde olan, bilinmeyen ve gidilemeyen bir adasından yola çıkarak yakın tarihimize ayna tutuyor ve bugünkü düzenin nasıl kurulduğunu kavramamızı sağlıyor. Deli İbram Divanı hem bir ada ve deniz hikâyesi hem de Ege’nin, İzmir’in mekân olduğu yakın tarihle hesaplaşan bir gerçekçi roman.”
Uzunada’daki Bizans Sarnıcı
Bu anlatımda Metin Celal “İzmir’in tam göz önünde olan, bilinmeyen ve gidilemeyen Uzunada’dan söz etmiş. Bir Zamanlar Uzunada’nın bu bilinmezliği ortadan kaldırdığını söyleyebilirim. Kitabı okurken, Büke’nin adayı anlatan bölümlerinde ilk çocukluk yıllarıma seyahat ettim. Adanın kekik kokan havası, muhteşem denizi, koyları, doğası, çalısı çırpısı, yaptığımız savaşlar, esir pazarı ( şimdi yerinde yeller esen Bizans Sarnıcı ki 2016 yılından beri bu sarnıç ile yaptığım yazışmalardan bir sonuç alamadım!), adada serbestçe dolaşan inekler, boğalar, eşekler, atlar, yaz akşamları, komşuluklar, kışın esen sert poyrazlar, işkampavyalar, denizci asker ağabeylerimiz, arkadaşlarımız daha neler neler. Kitapta ada sivillerin yaşadığı bir yer olarak ele alınmış. Bildiğiniz gibi ada hâlihazırda Milli Emlak’ın sahip olduğu ve Dz. K.K.’na tahsis edilen bir yer. İyi ki de öyle olmuş. Aksi takdirde bugün Karaburun Yarımadası’nda olduğu gibi balık çiftlikleri, RES’ler ve yarı boyda apartmanlarla dolu olacaktı.
https://www.ntvradyo.com.tr/program/kosedeki-kitapci/461