Birinci Dünya Savaşı’nın ardından işgal edilen topraklarda bir ulusu yeniden yaratan ulusal kurtuluş savaşımızın en önemli gelişmelerinden biri 26 Nisan 1920’de yaşanmıştı. Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtıktan 3 gün sonra Sovyetler Birliği’nin kurucusu Vladimir Lenin’e bir mektup yazmıştı. Tüm orduları dağıtılan, silahlarına el konulan Anadolu’nun kurtuluşu için gerekli olan silah ve mühimmatı alabileceği tek ülke Sovyetler Birliği liderine yazdığı mektubunda Atatürk, ‘Mazlum insanların kurtulması amacı güden Bolşevik Ruslarla işbirliği ve harekatı kabul ediyoruz’ şeklinde hitap etmişti. Mustafa Kemal mektubuna, ‘Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri kovmak ve gelecekte emperyalizm aleyhine vuku bulacak ortak mücadelelerimiz için dahili kuvvetlerimizi şekillendirmek üzere, şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane ve diğer fenni harp vasıtaları ve sıhhi malzemenin ve yalnız Doğu’da harekât icra edecek olan kuvvetler için erzakın, Rus Sovyetler Cumhuriyeti’nce temini rica olunur’ şeklinde devam etmişti. 2 Haziran’da Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’in cevap vermesiyle başlayan ilişkilerde oluşan güven ortamıyla milli mücadele cephelerinde kullanılmak üzere silah ve cephaneler deniz yoluyla Anadolu’ya ulaştırılmıştı.
“Bugün var oluşumuzun başlangıcı bu mektuptur”
1920-1922 yılları arasında Kuvayi Milliye Donanması olarak adlandırılan Karadeniz’deki az sayıdaki mavna ve gemi, Rusya’nın Novorossiysk, Tuapse ve Batum limanlarından 39 bin tüfek, 327 makinalı tüfek, 54 top, 63 milyon fişek ve 147 bin top mermisini Anadolu’ya getirilmişti. İnebolu’ya kadar gelen gemilerden İnebolu kayıklarıyla karaya çıkartılan silahlar, Kağnı Donanması olarak bilinen kağnılarla cephelere yetiştirilmişti. 26 Nisan 1920 tarihinin kurtuluş savaşı için önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, mektubun 100. Yılında düşüncelerini Milliyet’e anlattı. 16 Mart 1921’de imzalanan Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması’na uzanan ilişkileri değerlendiren Gürdeniz, “26 Nisan 1920 mektubu, var oluşumuzun başlangıcıdır. Sovyet devrimi ile Türk kurtuluş savaşı, tarihin o safhasında emperyalizmin boğmak istediği iki kader arkadaşıydı. Atatürk ve Lenin ya birlikte yok olacak ya da birlikte savaşacaklardı. Birlikte savaştılar. Bu mektup kurtuluş savaşı mücadelesi veren iki devlet arasına çekilmeye çalışan Kafkas seddini yıkmaya yönelik iş birliğini başlatan mektuptur” dedi.
TBMM’nin ilk dış politika gündemi
26 Nisan mektubunun Atatürk’ün belirlediği milli iradenin resmi olarak ilk dış politika girişimi olduğunu vurgulayan Gürdeniz, “Bu mektup aynı zamanda milli meclisin görüştüğü ilk konulardan biridir. 26 Nisan mektubu emperyalizme karşı girişilecek ortak mücadeleden bahisle Rusya’dan 5 milyon altın, silah, cephane ve malzeme talep eder. Rusya, milli güçlere ilk deniz sevkiyatını Eylül 1920’de Tuapse Trabzon hattında başlatır. Rusya’dan 300 bin tona yakın silah ve cephane taşıyan sevkiyatlar bir avuç kahraman denizci ve başta İnebolu’nun kahraman kağnı donanması sayesinde büyük taarruza kadar devam eder. Atatürk’ün, ‘Gözüm Sakarya’da Kulağım İnebolu’da’ demesinin altındaki derin anlam budur. Mustafa Kemal büyük zaferden emin olarak 4 Ocak 1922’de Lenin’e yazdığı son mektubunda ‘Türkler ve Rusların, tarihi, yüzyıllarca süren kanlı savaşların gürültüsüyle doldurduktan sonra, bu kadar çabuk ve bu kadar bütünsel bir şekilde uzlaşmaları, öteki milletleri şaşkınlığa uğratmıştır. Sizi temin ederim ki, Sovyet Rusya’ya karşı doğrudan veya dolaylı olarak asla hiçbir anlaşmaya ve ittifaka dâhil olmayacağız’ sözleri ise ileri görüşlülüğünü bir kez daha ortaya koyar” diye konuştu.
Amiral Gürdeniz¸ cephanelerin büyük çoğunluğunun İnebolu’dan ve Trabzon ile Samsun limanlarından taşındığını söyledi. Ankara’ya ulaşan istiklal yolunda Kağnı Donanması’nı İneboluluların kurduğunu belirten Gürdeniz, “Toplam 233 Kuvvacı denizci subay kurtuluş savaşının kaderini değiştirdi. Sadece 28 deniz aracıyla ve yüzlerce taka, kayık ve sandal ile 2 yıl içinde 300 bin ton silah ve cephane Anadolu’ya getirilerek milli mücadelenin kazanılmasını sağladı” dedi.