Yerküre üzerindeki hayvan ve bitki canlılığının korunması ve doğal yaşam alanlarındaki insan etkisinin azaltılması için Brezilya’nın Rio De Janerio kentinde 1992 yılında düzenlenen toplantıda Uluslararası Biyoçeşitlilik Anlaşması imzalanmıştı. Brezilya’daki Yeryüzü Zirvesi’nde 168 ülke tarafından imzalanan anlaşma 29 Aralık 1993’de Birleşmiş Genel Kurulu’nda görüşülerek yürürlüğe girmişti. Hayvan, bitki, mikroorganizma çeşitliliğinin korunması, ekosistemlerinin varlığını sürdürmesi ile insanların gıda, güvenlik, barınma, ilaç, sağlıklı çevre gibi ihtiyaçlarının giderilmesinin amaçlandığı anlaşmayı Türkiye, 14 Mayıs 1997’de onaylayarak taraf ülkeler arasına katılmıştı. Her yıl 22 Mayıs’ta kutlanan Dünya Biyoçeşitlilik Günü nedeniyle açıklama yapan WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), tehlike altındaki biyolojik zenginliklerinin korunmasını desteklemek amacıyla yürüttükleri Türkiye’nin Canı Küçük Destek Programı’nın önemine değindi.
WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, “Biyolojik çeşitlilik kaybı bir anlamda, çocukluğumuzda yaşadığımız yerin doğal çevresinde var olan kuşlar, memeli hayvanlar ya da balıkların yaşamımızdan uzaklaştığı anlamına geliyor.
Yaşamımız biraz daha fakirleşiyor; insanın dünya üzerindeki ekolojik ayak izi hızla büyürken doğal hayata bıraktığımız alan da o ölçüde daralıyor. Bunda insanın, aşırı tüketim, habitat kaybı, kirlilik gibi doğrudan etkilerinin yanı sıra iklim değişikliğinin de tetikleyici bir etkisi var. Canlıların, yiyecek bulma imkanı azalıyor, üreme süreçleri sekteye uğruyor, hastalıklar artıyor; bunlar da yok oluş hızını artırıyor.” dedi.
Anadolu’da 400 tür canlı tehlike altında
Dr. Kalem, “ Türkiye, 160’ın üzerinde memeli, 460’dan fazla kuş, 10 bini aşkın bitki, 364 kelebek, 141 sürüngen ve çift yaşamlı, 405 balık türü ile biyolojik çeşitlilik açısından dünyada önemli yerde. Ama doğamız ve doğamızın sağladığı ekolojik hizmetler hızla zarar görüyor. Karasal alanların yüzde 75’i insanlar tarafından önemli ölçüde değiştirildi ve doğallığını kaybetti. Deniz alanlarının yüzde 60’ından fazlası yoğun insan etkisi altında ve sulak alanların yüzde 85’ini kaybettik. Küresel ölçekte orman kaybının hızı azalmış olsa da özellikle biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu tropik ormanlardaki kayıp hala hızlı bir şekilde devam ediyor. Türkiye’de de küresel ölçekte tehlike altında olan tür sayısı son 10 yılda dört katına çıkarak 400’e ulaştı. Ülkemizin doğal zenginliklerini koruyabilirsek, gelecek kuşaklara aktarabiliriz.” dedi.