Saros Körfezi’nde çanlılığı arttırmak ve trolle yapılan yasadışı avcılığın önüne geçmek için batırılan dünyanın en büyük uçağı Airbus 330’a milli sporcu ve Guinnes Dünya Rekortmeni Bilge Çingigiray serbest dalış yaptı. Çingigiray, 60 metre kanat açıklığıyla 24 metre derinlikte bekleyen uçağı doğayla insan arasındaki uyumu kanıtlamak için nefesini kullanarak keşfetti.

Kaptan Cousteau’nun Saros Körfezi

Fransız bilim insanı Kaptan Jacques Cousteau’nun bilge överek anlattığı 235 tür canlıya ev sahipliği yapan Saros Körfezi’ne geçtiğimiz ay batırılan dünyanın en büyük uçağına ilk serbest dalış gerçekleştirildi. Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF)adına pek çok uluslar arası yarışmada başarılar elde eden milli sporcu Bilge Çingigiray, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin(TANAP) ‘ın bölgeye hediye ettiği uçağa dalan ilk sualtı sporcusu olurken, sualtı fotoğrafçısı Alp Baranok tarafından görüntülendi. 25 Mart 2019’da tek nefeste suyun altından 81 metre yürüyerek erkekler rekorunu da geçen Guinness Dünya Rekortmeni Çingigiray, antrenmanlarını tamamlayarak Saros Körfezi’nin merkez limanı Edirne, Keşan’a bağlı İbrice’ye geldi. Argos Dalış Merkezi’nin teknik desteğiyle 18-24 metre derinlikte bekleyen batığa nefesiyle inen Çingigiray, 63 metre uzunluğundaki uçağı hava kaynağı olmadan gezdi. 4 kişilik dalış ekibinde Milliyet Gazetesi muhabiri Gökhan Karakaş’ta yer aldı.

“Bu körfez gelecek kuşaklara kalmalı”

Milli sporcu; 18-24 metre derinliklerde kanat açıklığı 60 metreyi bulan dünyanın en büyük yapay resif uçağının etrafında dolaşırken balık sürüleri gördüğünü söyledi. Çingigiray, “ İnsanın doğayla uyumunu gösteren anlayışla nefesimi kullanarak uçağı gezmek istedim. İbrice, sualtı sporları için çok elverişli. Serbest dalış antrenmanlarımı yaptığım bölgede böyle güzel bir batığın olması heyecan verici. Bir zamanlar binlerce yolcuyu taşıyan uçağa inen ilk serbest dalıcı olmak gurur verici. Saros’un korunması ve gelecek kuşaklara en güzel haliyle aktarılması için elimden geleni yapacağım.” dedi.

Denizlere canlılık katmak ve balıklara yeni yuvalanma alanı olması için batırılan uçağın tüm dalıcıları etkileyeceğini söyleyen sualtı fotoğrafçısı Alp Baranok ise, “ Derinlere doğru süzülürken yavaş yavaş görünmeye başlayan uçak yaklaştıkça heybetini kanıtladı. Sualtı canlılarına büyük bir ev olurken, dalgıçları kendine çekecek. Bilge’nin nefesini tutarak yanımıza gelmesi ise heyecanımızı arttırdı. Saros Körfezi’nin güzelliklerine katma değer katacak batığa dalmak güzeldi.” dedi.

Balıkların yeni yuvası kaçak avcılığı da önleyecek

Onur Air filosunda uzun yıllar hizmet verdikten sonra 6 tır ile Antalya’dan getirilen uçağı bölgeye Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin(TANAP) hediye etti. Edirne Saros Turizm Altyapı Birliği’nin girişimleriyle batırılan 90 ton ağırlığındaki Airbus A330, deniz ekosistemini canlandırırken yasadışı balık avcılığının da önüne geçecek.

Havada süzülürken derinlere demir atan uçak

Gökhan Karakaş izlenim

CAMERA

Derin maviye olan tutkumun peşinden gittiğim pek çok dalış noktasından farklıydı uçağın keşfi. Onlarca yıl dünyanın en büyük hava limanlarına binlerce yolcuyu taşımış, koltuklarında nice yaşanmış hikayeyi, kokpitinde zorlu hava koşullarını hissettirmemeye çabalayan pilotların çabasını barındıran uçak, hosteslerin “Hoşgeldiniz” karşılamasını andıran bir kılavuz halatıyla bağlıydı satha. Saros’un eflatuni maviliğinde yanına yaklaşırken beyaz gövdesiyle bulutların üzerinde süzülürken hissettirdiği duygulardan çok daha fazlasını verdi bana. Çünkü havaküredeyken iki havalimanı arasında kullanılan bir araçken, suyun altında sabit bir yuva olmuştu suküreye. 6 metreden sonra beliren görüntüsü, kılavuz halatının bağlı olduğu tonoza ulaşınca tüm heybetiyle karşıma çıkmıştı. Derin dalış teknikleri gerektirmese de 24 metrelik derinliğiyle tüm dalış kurallarını uygulayarak güvenli dakikalar geçireceğim uçak, Alp ve Bilge’nin suküreye sadakatini gördükçe güzelleşti. Kokpit kısmında iki pilotun yolcuları güvenle uçuracağı limanı düşünürken hissettiklerini düşünürken, sökülen yolcu koltuklarının boşluğu derin mavinin yüceliğini kanıtladı. 35’şer dakikalık iki dalışla keşfettiğim uçağın koca kanatları arasında gidip gelmek bile dip zamanını alırken, insanoğlunun sınırlarını zorlamadan satha çıkmak gerekli. Yavaşça yükselirken satha doğru, vücuttaki azotun etkisini azaltmak için beklediğimiz duraklarda bile heybetini kaybetmeyen Airbus’u görmek heyecanın hiç kaybolmamasını sağladı. Tek farkla; uçağa inmek için kullandığımız kılavuz halatının bu kez “Hoşçakalın” dediğini duyar gibiydim.