Deniz Kartalı

Erkek egemen caddelerde bisikletli kadın olmak

Erkek egemen caddelerde bisikletli kadın olmak
Deniz Kartalı( denizkartali@denizkartali.com )
1.640 views
27 Aralık 2018 - 15:14

Bir süredir İstanbul caddelerinde bisikletleriyle farkındalık yaratan bir grup var; Bisikletli Kadın İnisiyatifi. Kadınların da bisikletleriyle özgürce trafikte yer alabilmesinin önünü açan ve her geçen gün büyüyen grup bisikletli olan ve bisikletli olmak isteyen kadınlar arasında bir dayanışma ortamı yaratmak, kadınlara cesaret vermek ve Türkiye’de gündelik hayatlarında bisiklete binen kadın sayısını artırma amacı güdüyor. Bir süredir Açık Radyo’da iki haftada bir salı günleri 19:00-19:25 arası yayınlanan ‘Trapez Kadro’ programını hazırlayıp sunan Bisikletli Kadınlar İnisiyatifi’nden Seçil Zor ve Zeynep Araboğlu Türkiye’de bisikletli kadın olmanın zorluklarını, deneyimlerini ve yeni başlayacaklara önerilerini anlattılar.

Uğur Ugan: Öncelikle programın ismi ile başlayalım. Neden ‘Trapez Kadro’ ? Özel bir anlamı var mı?

Zeynep Araboğlu: Trapez Kadro; “Herkesin binebildiği bisiklet, herkesin dinleyebildiği radyo programı” gibi bir sloganla başladı. Bisikletlerde iskeletler değişebiliyor, çok çeşitli bisikletler var. Kadro; bisiklet iskeleti demek aslında. Kadro’dan kastettiğimiz şey bu. Trapez ise ayağınızı bir taraftan diğer tarafa rahatça atabildiğiniz manasında. Kız bisikleti bu binilmez diye tepki verilen bisikletin kadrosunun adı Trapez Kadro.  Paylaşımlı şehir bisikletlerinde de aynı kadro var. Yaşlı ya da genç bir insanın veya bir kadının eteğiyle, bir erkeğin şortuyla da çok rahatça binebildiği bir kadro olduğunu öğrenince trapez kadro ismini kullanmak istedik.

Seçil Zor: Açıkçası biraz da teknik bir terim de olsun istedik. Genelde erkeklerin egemen olduğu bir sektör bisiklet. Teknik bir terim olursa biz de farkındayız üzerine bir gönderme yapmak istedik.

“TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK ZATEN ZOR BİR DE ÜSTÜNE BİSİKLETE BİNİNCE…”

U.U: Bisikletli Kadın İnisiyatifi fikri nasıl doğdu?

Z.A: Ben 2013 yılında ilk bisiklet kullanmaya önce kendi mahallemde, sonra caddeye çıkarak sonra yan ilçeye doğru giderek başladım. Önce Gayrettepe’nin içinde sonra Yıldız Posta Caddesi’ne Barbaros Bulvarı’na çıktım. Başta ‘Acaba Kadıköy’e gidebilir miyim’ diye düşünürken kendimi Kadıköy’e gelmiş buldum. Bu aslında uzun zaman aldı. Etrafımda bana ‘yapabilirsin’ diyen kimse yoktu. Sonra İstanbul’daki bisiklet gruplarından haberdar olmaya başladım. Gittiğim yerlerde hep tek kadın ben oluyordum.

U.U: Bunun nedenini neye bağlıyorsunuz? Kadın olmak bisikletli olmak için zor bir şey mi?

S.Z: Öncelikle Türkiye’de kadın olmak zaten zor. Buna bir zorluk daha katıyorsunuz bisikletli olarak. Bisiklete binen erkekler bile zorlanıyor. Profesyonel bisiklet kullanmayan biri bisikletli ekipmanları kullanıyor çünkü trafikte başka türlü saygı görmüyor erkek olmasına rağmen. Bir de kadın olduğunuzu düşünün. Bir sürü laf yiyorsunuz. O yüzden her bisiklete binişim; kendimi eğlendirirken bir yandan da farkındalık yaymak amacıyla.

Z.A: Kadınlar toplum tarafından onaylanmak istiyorlar. Sokağa çıkıp biri bir şeyler söylediğinde bundan etkileniyor. Bu sebepten biz 7 kadın biraraya geldik.  Onlar da benzer süreçlerden geçmişti. Aşama aşama ilerlerken böyle bir ortam kurmak istedik. Başlangıçta yaşadığımız sorunları birbirimize anlatarak başka kadınlar başlarken aynı sorunları yaşamasınlar dedik. Bisikletli Kadın İnisiyatifi bu şekilde doğdu.

“İLK DEFA ŞORT GİYEREK BİSİKLETE BİNDİM İSTANBUL’DA”

U.U: Seçil Hanım siz nasıl dahil oldunuz bu gruba?

S.Z: İtalya’da yaşadığım dönem bisiklete binmeye başladım. Çünkü herkes bisiklete biniyordu. İstanbul’a döndüğümde bunun mümkün olmadığını gördüm. İş hayatım sebebiyle İzmir’de yaşamaya başladım ama İzmir’de de böyle bir şeye kalkışmadım. İzmir’de bir festivalde tesadüfen kiralık bir bisikletle turladım ve hafızamda çok güzel kaldı. İstanbul’a yeniden döndüğümde sürmeye başladım. Sonra Seçil Öznur Yakan’la tanıştım. Bisiklet gezgini ve dükkanı vardı. O beni davet etti. Ben Facebook’tan ekledim. Orada herkesin hikayesini paylaşması çok güzeldi. Öyle başladı. Bir turlarına katıldım. Ben trafiğe çıkamam, karanlıkta süremem diyordum. Onlarla beraber trafiğe çıkınca bu beni çok destekledi. Sonra Bisikletli Kadın İnisiyatifi Eyüp’e gidiyordu ve ben ilk defa şort giyerek İstanbul’da bisiklete bindim. Onlarla beraber. Çünkü bir sürü kadınsın ve kimse bir şey söyleyemez tek başına değilsin.

Seçil Zor

U.U: Bisikletli Kadın İnisiyatifi’ne üye bugün kaç kadın var?

Z.A: Başlarken 7 kadınla başladı. Bugün Facebook’ta 6504 üyesi var grubun. “Biz bisiklete binmeyi bilmiyoruz öğretin” diye bir istek de var.  Eğitim planladık ve eğitimlere başladık. Öğrenme kısmı çok dikkat çekti.

U.U: Genelde nasıl bir kadın profili var? Demografik açıdan gözlemlediniz mi?

Z.A: Çalışan kadınlar da var, ev kadınları da.

S.Z: Başörtülü de var başı açık olan da. Yaşlılar da var gençler de, anneler de.

TEK SLOGANIMIZ; “MÜMKÜN”

Zeynep Araboğlu

U.U: Grubun kendine motto edindiği bir amaç var mı?  Özellikle dikkat çekmeyi istediğiniz şeyler var mı?

Z.A: En başından beri tek bir sloganımız var; “mümkün”. Sadece “mümkün” diyoruz. ‘Yapabilirsiniz’i vurgulayıp kadın dayanışmasını ön plana çıkarıyoruz. Örneğin; mazgala takıldım ve düştüm bir daha nasıl geçeceğim diyen biriyle hep birlikte gidip mazgaldan geçiyoruz. İçimizde yarattığımız korkuları dayanışmayla çözmeye çalışıyoruz.

S.Z: Bazen herkes yağmurda bisikletle deneyimini paylaşsın dendiğinde orada çok güzel bir network oluşuyor ve herkes pozitif-negatif bütün deneyimlerini paylaşıyor. Derken o korkuyu birlikte atlatmış oluyorsun.

Bisikletli Kadın İnisiyatifi

U.U: Gündelik hayatlarınızda bisiklet ne kadar yer kaplıyor? İşlerinize bisikletle gidip geliyor musunuz mesela?

Z.A: Ben bisikletle gidiyorum. Günlük işlerimi mümkün olduğunca bisikletle halletmeye çalışıyorum. Bu bir hobinin ötesinde oldu benim için artık. Nasıl çantamı montumu alıyorsam bisikletimi de alıp çıkıyorum. Bisiklet için şunu söylüyorum hep; bisiklet üzerinde sürücüsü pedal çevirmeye başladığı anda hem sürücüye hem de çevresine farkındalık kazandıran bir araç. Hem insanlar sizi görmeye başlıyorlar hem de siz etrafı görmeye başlıyorsunuz.

S.Z: Bundan önceki işime ben de bisikletle gidip gelebiliyordum. Çünkü  Beşiktaş’ta çalışıyordum. Kadıköy’den vapura biniyordum sonra Dolmabahçe’den yukarı çıkıyordum. Sabah işe başladığımda tam kaslarımda bir hareketlenme geliyordu ve ben kendimi plazanın içerisine hapsediyordum. Yerimde duramıyordum. Çok güzeldi çünkü çıkıştı da kendime güzel bir plan yapıyordum. Şu an 3. Havalimanında çalışıyorum. Oraya gidebilmem mümkün değil maalesef. Sadece pazarları bisiklete binebiliyorum ya da bayram tatillerinde kaçabilirsem kaçıyorum.

U.U: Trafikte bisiklet kullanmanın zorlukları nasıl peki?

Z.A: Siz bisiklete oturup pedala basana kadar. Ondan sonra yol akıp gidiyor. Eğer birdenbire yolun sonunu göremiyorsanız o zaman ara  noktalar belirleyebilir insan kendine. Kısa hedeflerle o yol daha kolay alınabiliyor.

“KEŞKE BİR GÜNLÜĞÜNE MİNÜBÜSÇÜLERLE BİSİKLETİ DEĞİŞSEK”

U.U: Trafikte yaşadığınız çok kötü bir deneyim oldu mu?

Z.A: Oldu, tabii. Kadıköy’de 3 tane sarı dolmuş birbirleriyle yarış yapıyorlardı. İki şeritte de araba park etmişti. Ben iki şeritle dolmuşların arasında kaldım. Korkunç bir andı.

S.Z: Ben iyi bir anı anlatayım; bir sabah işe giderken arkamda bir araba hiç peşimden ayrılmıyordu. Ben ‘buyurun geçebilirsiniz’ diye el işareti yaptım. Bir kadın sürücü bir başka bisikletli bir kadına geçene kadar eskortluk ediyormuş. O an çok mutlu hissettim. Orada bir dayanışma vardı.

Z.A: Ben de genelde kadın sürücülerin ne yapacağını bilemediğini düşünüyorum. Erkek sürücülerin daha soğukkanlı davrandığı gibi bir gözlemim var. Ben bisikleti biraz da defansif sürüyorum. Diyelim bir sürücü duruyor ve her an çıkabilir ben de bekliyorum. Şehirde bir ulaşım altyapısı olsa çocukların okula gitmesi, kadınların sokağa çıkması daha rahatlayacak. Avrupa’da ve dünyada olduğu gibi şeridi paylaşma seviyesi olmalı. Birdenbire hiçbir şehir yapamıyor bunu. Aşama aşama oluyor. Şeridi paylaş aşamalardan biri sonrasında bisiklet yolları geliyor. 3-4 şerit araba yolu yapıyoruz. Belki bir 10 sene sonra bunun bir şeridi bisikletlilere ayrılmaya başlanabilir.

S.Z: Bisikletçiler bence de ikiye ayrılıyor; agresifler ve defansifler. Ben de defansif sürücülerdenim. Türkiye’de bisiklet kültürü yerleşik bir kültür değil. Biz bununla yeni tanışıyoruz. Bazı bisikletli arkadaşlar yayaların da önüne geçip onlara agresif davranabiliyorlar. Oysa öncelik yayanındır. Aracın önünü kesip araçtakiyle kavga ettiği zaman da o kişi bisikletçiye karşı bir nefret besleyip başka bir bisikletçiden hıncını çıkarabiliyor. Buna da sebebiyet vermemek adına mümkün olduğunca sakin olmak lazım. Ben de minibüsçülerden çok rahatsızım. Keşke şu bisikleti bir gün onlara versem de ben minibüs o bisiklet kullansa dediğim oluyor.

“PLANLANMAMIŞ KENTLERİN ÜZERİNE BİR DE ÇARPIK KENTLEŞME GELİNCE”

U.U: Yurtdışında da bisiklet deneyimlediniz ikinizde. Yurtdışında durumlar nasıl? AAvrupa’nın bir çok kenti tam bir bisiklet kenti. Avrupa kentleriyle bizim kentlerimizi kıyaslarsanız nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?

S.Z: Ben Milano’da yaşarken 3 yıl boyunca sadece bisiklet üzerindeydim. Çok karlı havalarda tramvaya ya da otobüse biniyordum. Türkiye’ye döndüğümde toplu taşıma binince midem bulandı. İlk başta anlayamamıştım. Sonra fark ettim ki ben hiç arabaya binmiyormuşum uzun zamandır. Orada bir bisiklet pazarı var, ikinci el bisiklet alabiliyorsun. Occupy evleri diye tabir ettiğimiz evlerde bisikletle ilgili sorunlarda ya da eğitimde yardımcı oluyorlar. Milano zaten dümdüz bir yer bir sürü caddede bir sürü bisiklet yolları var.

U.U: Onlar o altyapıyı nasıl kurmuşlar? Kenti kurarken bisikletliler için en başta bir dizayn var mı?

S.Z: Kentsel planlama ile yapıyorlar. Şehrin 3 kat altı bile hala görünüyor ızgaralardan. Biz de planlanmamış kentlerin üzerine bir de çarpık kentleşme gelince tam bir kaos. İşte eşittir; İstanbul.

Z.A: Ben Bisikletli Kadın İnsiyatifi’ni temsilen Londra’ya, Nantes’a, Strasbourg’a, Berlin’e ve San Francisco’ya gittim. Buralarda davet edildiğim için direk şehir hayatına girdim. Orada şehir bisikletlerini kiraladım kullandım. Örneğin; Nantes Avrupa’nın yeşil başkentlerinden biri olmuş bir şehir. Trafiği yavaşlatma ve bisiklet kullamınını artırmaya yönelmişler. İstanbul kadar olmasa da orası da yokuşlu bir şehir. Orada trafikte belli haklara sahip bisikletliler.

U.U: İstanbul’da en çok hangi rotaları tavsiye ediyorsunuz?

S.Z: Ben yaklaşık 1,5 yıldır haftasonları Yalova’ya gidiyorum. Kadıköy’den Pendik’e metroyla gidip sonra oradan İDO’ya atlayıp Yalova’ya gidiyorum. Yalova’ya vardıktan 5 dakika sonra bir köy yolu içerisine giriyorsunuz. Onun dışında Anadolu yakasında Riva tarafı çok güzel. Belgrad Ormanı, Rumeli Feneri, Ağva, Şile, Polenezköy sevdiğim yerler. Fakat bunların her birinin dönüşü insanı çok yoruyor.

KÖŞE YAZARLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
STM’DEN DUVAR ARKASI RADAR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ÇiN UZAY HACMİNİ ARTIRIYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
DAĞIN KRALI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TOPRAK ZAFERE SÜRÜYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
CAM ŞİŞE ATMA ORMANI YAKMA
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SHENZHOU 15 YERYÜZÜNE DÖNDÜ
GÜNLÜK HABER AKIŞI
İSTANBUL PLAJLARI YAZA HAZIR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
HAYDİ GÖLDE BALIK TUTALIM…
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RENK KODLU MARS HARİTASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Bugün Dünya Yunus Günü!
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YUNANİSTAN’DA TREN KAZASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RÖMORKÖR ALABORA OLDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TÜRK GEMİSİ KARAYA OTURDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
EYT 1 YIL ERTELENEBİLİR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ENGELLİLERİN ACI FERYATLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YİNE SINIFTA KALDIK
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SULAK ALANLARI ONARMA ZAMANI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Anneler Günü Kutlu Olsun

Copyright © 2024 Deniz Kartalı. Tüm Hakları Saklıdır.   |   Gizlilik Politikası