40 metre derinlikten çıkartılan ağlar 1900 metre yükseklikteki Karaca Köyü’nde 15 tarla ya da bahçenin üzerini kaplarken; karga, kuzgun, saksağan, sığırcık gibi kuşların ürünlere zarar vermesini engelliyor.
Prens Adaları çevresinde gırgırla avlanan balıkçıların deniz dibindeki kayalıklara takılınca terk ettikleri binlerce metre ağ, büyük yaşamsal riskler alarak dalan gönüllüler tarafından çıkartılıyor. Güçlü sentetik iplikten yapılan ve doğal yaşamda kaybolması yüzlerce yılı bulabilen ağlar, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle korunan mercan türlerini, balıkları, deniz kabuklularını hatta kuşları bile öldürüyor. Deniz dibindeki canlılara yaşam alanı olan kayalıkların ve yuvaların üzerini kaplayan ağlar, Karadeniz ve Ege’den göç eden balıkların üreme alanlarını istila ediyor. Üstelik sentetik ağların batması için kullanılan kurşun ağırlıklarda yıllar içinde yavaş yavaş çözünerek deniz suyunu zehirliyor.
Gönüllüler büyük risk alarak çıkartıyor
Balıkçı teknelerinin Adalar’ın derinliklerinde bıraktığı ağ ve kurşunları toplamak için gönüllüler insan vücudunu zorlayan 40-45 metre derinliklere iniyor. Deniz ekosistemine zarar veren av malzemelerini çıkarmak için ilkel yöntemler (fıçılara hava basarak) kullanan dalgıçlar, günlerce uğraşarak 100-200 metre boyundaki ağları çıkartabiliyor. Bir ağı çıkarmak için 3 kişinin en az 3-4 kez dalması gerektiği ve her seferinde büyük tehlike atlatıldığı, Serco Ekşiyan, Volkan Narcı ve Ercan Akpolat gibi Adalıların 2011 yılından beri yaklaşık 20 bin metrekare ağ toplamayı başardığı öğrenildi.
“Zarar vermeden kuşları uzak tutuyor”
Balık ağlarını sualtından çıkarttıktan sonra değerlendirmek isteyen Ercan Akpolat, kendi köyündeki tarlaların korunmasını da sağladı. Bin 900 metre yükseklikteki Erzincan Üzümlü’ye bağlı Karacalar köyündeki tarla, bağ ve bahçelerdeki ürünlerin yaban kuşları tarafından zarar gördüğünü belirleyen Akpolat, çıkarttığı ağları köyüne götürüyor.7 yılda 15 tarla ve bahçeye yaklaşık 2 bin metrekare ağ seren Akpolat, böylece köylülerin en doğal yöntemle ürünlerini koruduğunu vurguluyor. Karga, kuzgun, sığırcık, saksağan gibi kuşlara zarar vermeden tarladan uzak tutan ağların göz açıklığının çok küçük olduğunu vurgulayan Akpolat, “ Böylece doğanın hiçbir canlısı zarar görmüyor. Yaban kuşları gagalarına ya da kanatlarına zarar gelmeden, ormanlık alana yöneliyor. Pek çok haşere ve böcek türü de uzak tutuluyor, sincaplarda giremiyor. Hatta tarla yılanları da küçük gözlerden geçemiyor.” Dedi.
“Doğanın müthiş dengesini korumalıyız”
Akpolat ile birlikte dalan Serco Ekşiyan ise, “Doğanın müthiş bir dengesi var. Denizde bu dengeyi korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Çıkarttığımız ağları domates, fasulye, biber, salatalık ve çilek bahçelerinin üzerine sermek ise bu dengenin başka bir göstergesi. Kuşlar böylece ürünlerden uzak tutuluyor. Ama en önemlisi yasadışı ve aşırı balıkçılıkla mücadele etmek.” dedi.
BM Kalkınma Fonu önemsiyor
Balıkçı teknelerinin kayalara taktığı için çekemediği ve terk ettiği ağlar için ‘Hayalet Ağ’ terimi kullanılıyor. Çünkü çok dayanıklı malzemeden yapılan ağlar, balıkları avlamaya ve öldürmeye devam ediyor. Denizde avlanmaya devam eden hayalet ağlar, hiçbir canlının yaşamasına izin vermiyor. Yumurtlamaya gelen balıkların başka yerlere gitmesine neden olan ağlar, altındaki yavruların denize karışmasını engelliyor. Su üstündeki ağlar ise soyu tükenmekte olan deniz kaplumbağaları, kırlangıç, martı, karabatak gibi kuşlarla, güçlü deniz memelileri yunus ve fokları bile tehdit ediyor. Denizlerde ki yaşamı tehdit ettiği için UNDP(BM Kalkınma Fonu) tarafından desteklenen hayalet ağ temizliğini ülkemizdeki gönüllüler hiçbir maddi destek almadan gerçekleştiriyor.