İstanbul’daki Viking Mahallesi

 

Cumhurbaşkanlığı kararıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Kocaeli Üniversitesi adına Doç. Dr. Şengül Aydıngün’ün başkanlığında Küçükçekmece Gölü-Avcılar kıyısında sürdürülen Bathonea kazıları, İstanbul’un tarih öncesi ve tarihi dönemlerine ait önemli ipuçları vermeye devam ediyor. 2008 ve 2009 yıllarında dünyanın en büyük arkeolojik keşifleri listesine giren Bathonea’da bir Afrikalıya ait olduğu düşünülen kafatası bulunmasıyla arkeolojik çalışmalar 4 yıllık aranın ardından aynı heyecanla sürüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan izinle bilim heyeti ekibine katıldığımız arkeolojik alanda bilim insanlarının ve genç üniversitelilerin İstanbul’un tarihini aydınlatmak için gösterdiği çabaya şahit olduk.

 

 

Arkeolojik Alanda çalan ‘Kalk’ zili

Avcılar Belediyesi’nin kazı ekibine tahsis ettiği kazı evinde sabah 7.00’de ‘Kalk’ zilini iki nöbetçi öğrenci çalıyor. Kahvaltıya geçilirken belirli saatlerde çınlayan her zil sesinin kamp alanında başka anlamlar taşıdığını öğreniyorum. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden gelen öğrencilerin günlük tuttukları nöbetler sırasında hazırlanan kahvaltı, günün genç enerjisine uygun olarak neşe içinde geçiyor. Toplu kahvaltının ardından belediyeye ait otobüsle Küçükçekmece Gölü’nün batı kıyısındaki arkeolojik alana ulaşıldığında güneşin yakıcı sıcaklığı kendini gösteriyor. Gölün serinletici maviliğiyle birleşen orman yeşili arkeoloji ekibinin enerjisini arttırırken, Kocaeli Üniversitesi’nde arkeoloji doktorası yapan alan sorumlusu Ayberk Enez’in önderliğinde konteynır depoya giden öğrenciler, el arabaları, kazmalar, kürekler, malalar, zembiller, çeşitli boydaki fırçalar, elekler, çizim gereçleri ve nivo (yükseklik ölçer) gibi aletleri alarak 5 ‘Açma’ alanının bulunduğu göl kenarına gidiyor.

 

Açma, kazı alanında birbirinden bağımsız açılan her arkeolojik bölge olarak adlandırılıyor. Tarihi eserlerin bulunduğu her açma da bir yüksek lisans ya da doktora öğrencisi sorumlu ilan ediliyor. 1. Açma sorumlusu Batuhan Sazak, 4 arkadaşına hassasiyetle kazmalarını öğütlüyor. Toprakta bir buluntunun belirtisi yoksa kazmalarla başlayan kazılar, en ufak bir iz ile fırça ya da mala ile devam edebilir. Bulunan esere zarar verilmemesi için bir kuyumcu titizliğiyle toprağa dokunan arkeologlar, buluntunun etrafını sık sık süpürerek kazının nasıl hangi yöne gideceğini belirlemeye çalışıyor.

 

Osmanlı Döneminin Tersanesi Korunaklı Küçükçekmece Lagünü

Kazı Başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün ile sohbetim sırasında Bathonea Limanı’nın 12’inci yüzyıldan itibaren Yenikapı’daki Theodosius Limanı ile aynı kaderi paylaştığını öğreniyorum. Bathonea Limanı’nın da Latin istilası sonrası kullanılmadığını uzun süre terk edildiğini söyleyen Aydıngün, daha yakın tarihimizle ilgili bir detay veriyor.

 

Aydıngün şu bilgileri veriyor:

“Osmanlı döneminde Bathonea’nın bir kısmının tersane olarak kullanıldığını sanıyoruz. Gölü çepeçevre saran taş teraslı kıyıların ve bazı kıyı yapılarının tersane olduğu düşünülüyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de donanmaya tersane olarak hizmet etmesi güzel. Kazılardan çıkan malzemeler bunu gösteriyor. Küçükçekmece Lagün Gölü’nün geçmişten günümüze kadar sürekli Marmara Denizi ile bağlantılı olması korunaklı bir iç liman olarak kullanılmasını sağlıyor”

 

Vikingler ve Varangianlar İstanbul’da

 

Bathonea’da 6 yıl önce ilk Viking izlerinin çıkması ve kaynaklarda Vikinglerin İstanbul’un dışında bir bölgede tutulduğunun yazılması Polonya Bilimler Akademisi Arkeoloji ve Etnoloji Enstitüsü Geç Antik ve Erken Ortaçağ Araştırmaları Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Błażej Stanisławski’nın çok ilgisini çekmiş. Kazı ekibine katılan Stanisławski ile sohbetimize katılan Doç. Dr. Aydıngün, “Vikingler 8-11’inci yüzyıllar arasında İstanbul’da 300 yıl bulunmuş. Hem Vikingler hem de Rus kolu olan Varangianlar önceleri küçük gruplar halinde ticaret ve paralı askerlik için gelirken şehrin surları dışında kendilerine yer bulmuşlar. Nestor’un Kroniği adlı tarihsel kitaba göre, Vikingler ve Varangianlar’ın şehrin uzağında bulunmalarına ve sadece 30-35 kişilik gruplar halinde şehre girmelerine izin verilmiş. Sur içine gün doğarken askerler eşliğinde girmeleri, gün batmadan çıkmaları istenmiş. Hem tüccar hem savaşçı oldukları için Konstantinapolis’i ele geçirmelerinden korkulmuş ve bugünkü Aya Mama Deresi’nin 20 km uzağında bir liman yakınında kalmalarına izin sağlanmış. Hatta Hıristiyanlıkla İstanbul’da tanışmışlar” dedi.

“7 delil ile Vikingler göl kenarındaydı”

Viking ve Bizans tarihçisi Prof. Dr. Błażej Stanisławski, Bathonea’da bulunmasının ise çocukluk yıllarından beri kendisinde olan Viking tarihini keşfetme güdüsünün ve bu konuda eğitim alma sonucu olduğunu söyledi. Prof. Dr. Stanisławski, “Nestor’un Kroniği’ne ve bulduklarımıza göre Vikingler ve Rus (Rhos) kolu Varangianlar Bathonea’da mahalle kurmuş olabilir. Çünkü, Bizans surlarının dışında tutuluyorlar. Şimdiye kadar tutuldukları yer hakkında net bilgi yoktu ama Bathonea’da olduklarına dair delilleri sıralamak isterim. 1-Küçükçekmece keşfedilen liman. Şehre yakın büyük uluslararası limanın yapılma nedeni ticaretin sürmesi. Yani şehre giremeyen yabancıların bulunduğu uluslararası bir liman. 2- Varangian ve Vikingler’in yerleştirildiği yerin Aziz Mamas Kilisesi’ne yakın yani bugünkü Ayamama Deresi’nin batısında olmalı. 3- Bathonea’da Aziz Mamas damgalı 11 tuğla bulunması. Bu da ilk arkeolojik bulgular. 4- Bathonea’daki sağlık ve dini merkez. 5- 1077 yılındaki yazılı eserde Bizans İmparatoru VII. Mikail’e yardım için gelen paralı asker olan Vikinglerin Küçükçekmece’de beklediğini biliyoruz. 6- Bathonea’da bulunan amberden haç. O dönemde amber sadece Kuzey Avrupa’dan çıkartılıyordu. 7- Amforanın da çıktığı bazilikal yapıda bulunan Ourobos kolye. Viking mitolojisinde yılan Jörmungandr. Viking kralı Ragnar Lodbrok’un sembollerinden biri” dedi.

 

200 yıl önce dedesinin ‘Türkiye Günlükleri’ İstanbul’a çekti

Polonya’da yönetici sınıfından bir aileden gelen Prof. Dr. Błażej Stanisławski, Viking ve Bizans tarihine ilgisinin çocukluk yaşlarında başladığını söyledi. Bu tutkusunun peşinden İstanbul’a geldiğini söyleyen Stanisławski, “Büyük dedem Edward Prince Raczynskı (1786-1845) Napolyon’un ordusunda general olarak savaşmış. 1812 yılında Napolyon ile Ruslara karşı savaşanlardan. 1819 yılında İstanbul’a ve Çanakkale’ye gelerek seyahatlerde bulunmuş. Breslau’da ‘Türkiye Günlükleri’ adlı bir kitap yazmış. Çizimlerle anlattığı İstanbul ve Çanakkale’yi çok merak ettim. Viking değilim ama gençlik yıllarımda Viking yerleşimi Polonya-Volin adasında kazılara katıldım. Hem dedemin anlattığı İstanbul’u hem de Viking izlerini birleştiren Bathonea’da çalışmak büyük şans” dedi.

Öğrenmek İçin Yoruluyorlar

Üniversite öğrencilerinin mesaisi konakladıkları Avcılar Belediyesinin tahsis ettiği kazı evinde gece geç saatlere kadar sürüyor. Otobüsle geldikleri kazı evinde buluntuları ve gün sonu raporlarını sorumlularına teslim eden gençler, akşam yemeği öncesi kısa bir dinlenme molası veriyor. Zorlu doğa şartları ve güneşin etkisiyle yorulmalarına rağmen markalama ve belgeleme için buluntuları ayıran gençler, gece değişik konularda bilim insanlarının verdiği seminerleriyle eğitimlerini geliştiriyor.

 

Gökhan Karakaş

İki Mavinin Ortasında

En Yeniler

MİLGEM’İN BABASI ÖZDEN ÖRNEK’İ UNUTMA… CEM AMİRAL YAZDI

Bugün MİLGEM’in babası 20. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in aramızdan ayrılışının 6.yıldönümü. 2007 yılı…

% gün önce

DENİZ ŞEHİTLERİNİN İSİMLERİ ÖĞRENCİ ODALARINDA YAŞAYACAK

En riskli mesleklerden denizcilik sektöründe ahde vefa örneğinin de kesin şekilde uygulandığının göstergesi yaşandı. Görevleri…

% gün önce

ADALET ANTALYA DENİZ MÜZESİ’Nİ KORUDU

Deniz severlerin ve dalgıçların kapatılmasına tepki gösterdiği Antalya Deniz Biyolojisi Müzesi için yürütmeyi durdurma kararı…

% gün önce

KUMPANYA… KAPTAN ULUÇ HANHAN KURGULADI

Figen sabah saatlerinde çalan telefonunu zorlukla açabildi. Akşamdan kalmaydı, ağzında ekşimsi bir tat, dağınık saçları,…

% gün önce
Trusted by Ethereum Code Trading