Piri Reis Üniversitesi’nde düzenlenen Arktik konferansında, insan kaynaklı küresel ısınma nedeniyle yaşanan olumsuzlukların geleceğimiz açısından bir felaket anlamına geldiği ve bölgede varlığı tespit edilen zengin hidrokarbon yatakları ile deniz buzlarının erimesi sonucunda daha cazip deniz rotaların ortaya çıkacak olmasının olumsuzlukların yanında pek de anlamlı olmayacağı vurgulandı.
Yelkenliyle başlayan kutup macerası
2012 yılında Osman Atasoy ile Sibel Karasu’nun kullandığı Uzaklar II isimli yelkenli teknenin Güney Kutbu-Antarktika’ya gitmesiyle başlayan süreç, iki kutbunda Türk kamuoyunda bilinmesine yol açmıştı. Cumhurbaşkanlığı himayesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yürüttüğü Antarktika çalışmaları kapsamında güneye 3 bilim seferi düzenlenirken, küresel iklim değişikliğiyle eriyen buzlar ve keşfedilen petrol ve doğalgaz gibi zengin hidrokarbon yataklarının varlığı Kuzey Kutbu’nun jeopolitik önemini arttırdı. Pek çok devlet ilgisini dünyanın en kuzeyine yönlendirirken, küresel ekonomide ağırlığını her geçen yıl daha çok hissettirmeye başlayan Çin’in de kuzeyde ortaya çıkan deniz ticaret yollarına ilgisini arttırdığı biliniyor.
Gelecek yıllarda Arktik bölgenin küresel dengelerde oynayacağı büyük rolü vurgulamak için Piri Reis Üniversitesi’nde bir konferans düzenlendi. Piri Reis Üniversitesi’nin yeni kurulan Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen panel kapsamında bir araya gelen konuşmacılar, Arktik bölgeyi hukuk, ekonomi ve strateji başlıklarında değerlendirdi. Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran, Piri Reis Üniversitesi Rektörü Oral Erdoğan, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezer Ilgın, Merkez Müdürü Dr. Bülent Sözer, Doç. Dr. Burcu Özsoy, Doç. Dr. Levent Kırval ve Barbaros Büyüksağnak gibi isimler Kuzey Kutbu’nun hukuki, ekonomik, stratejik ve jeopolitik önemine değindi.
Yakın gelecekte önemi artacak
Piri Reis Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezer Ilgın, “Ne işimiz var Kuzey Kutbu’nda. Türkiye’den bu kadar uzak bir yerde ne işimiz var? Neden oraya gidelim ki? Başka hukuki sorunumuz mu kalmadı? Hep bu sorular sorulabilir. Ama öyle değil. Kuzey Kutbu, yakın gelecekte çok önemli gelişmelere gebe. O nedenle elbette orada olmamız önemli ve gerekli. Bu yüzden kutuplarla yakından ilgilenmeliyiz” dedi.
DTO Başkanı Kıran:
“Tüm denizleri takip ediyoruz”
Dünya denizlerindeki tüm gelişmeleri takip ettiklerini söyleyen Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran, “Jeopolitik gelişmeler her geçen gün kuzey kutbunun önemini arttırıyor. Dünya denizlerinin yüzde 6’sını oluşturan kuzey kutup bölgesi içinde Rusya, ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, İzlanda, İsveç, Finlandiya’dan oluşan 8 ülke var. Geniş buz kütlelerinin erimesiyle birlikte ticaret yollarının açılmasına yol açarak stratejik yönünü arttırdı” dedi.
“Kutup ayısı deniz buzunun önemini kanıtlıyor”
Bölgeye adını veren kutup ayısının küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle geniş deniz buzu alanlarına hasret kaldığını hatırlatan Piri Reis Üniversitesi Öğretim Görevlisi Barbaros Büyüksağnak ise, Kanadalı astrofizikçi Hubert Reeves’in ‘Doğayla savaş halindeyiz, eğer kazanırsak, kaybedeceğiz’ sözünü hatırlattı. Büyüksağnak, “Arktik bölge ve deniz buzu dünyanın dengesi açısından çok önemli. Kutuplardan bahsedip okyanuslardan söz etmemek olur mu? Okyanusları dünyanın lokomotifi olarak görebiliriz. Dalgaların altındaki bu gizemli dünyada yaşayan milyarlarca farklı canlı mevcut. Derin karanlıkta saklı kocaman bir dünya düşünün. Derinler gezegenimizdeki en büyük canlı alanıdır. 510 milyon km²’lik dünya yüzeyinin yaklaşık %71’i suyla kaplı. Bu dev su kütlesinin kalbi ise muazzam bir sirkülasyonla dünyanın tüm çevresine ısı, oksijen ve besin pompalıyor. Bu sirkülasyon Büyük Okyanus Taşıyıcı Kuşağı’dır. Deniz buzlarının erimesi bu sistemin de yavaşlamasına hatta durmasına yol açabilir, ki bu dünyamız için bir felaket anlamına gelir “ dedi.
1920 yılında imzalanan Svalbard Antlaşması’nın önemine de değinen Büyüksağnak, “ Bu anlaşma ile Norveç’in takımadalar ve karasuları üzerinde tam ve mutlak bir egemenlik hakkı bulunmakla birlikte, antlaşmaya taraf olan devletlerin vatandaşlarına yine antlaşmada belirtilen alanlarda eşit haklar sağlanmıştır. Arnavutluk, Afganistan, Suudi Arabistan, Yunanistan ve Bulgaristan gibi 46 devlet bu anlaşmaya taraf ama Türkiye değil. 99 yıl önce imzalanıp hala yürürlükte olan ender anlaşmalardan biri olan Svalbard Antlaşması’na imza atmamız, Türk vatandaşlarına da aynı hakları sağlayacaktır. Türkiye’nin Kuzey Kutbu’na yönelik ilgisinin dünya nezdinde kanıtlanması için bu antlaşmaya taraf olması ve bu yıl Temmuz ayında ilki başarıyla gerçekleştirilen Arktik bilimsel seferlerine devam edilerek küresel ısınmaya karşı girişilen mücadelede dünyayla birlikte olduğunu göstermesi ve “ben de varım” demesi gerekiyor” dedi.
Bilimsel araştırma ile başlayabiliriz
Doç. Dr. Levent Kırval ise, iklim değişikliğiyle Arktika’nın kısa deniz ticareti, balıkçılık ve hidrokarbon enerji kaynaklarıyla yeni bir rekabet alanına dönüştüğünü söyledi. Kırval, “Bölge, dünya petrol rezervinin yüzde 6’lık, dünya doğalgaz rezervinin yüzde 25’lik kısmına sahip. Buzulların erimesiyle açılan rotalar Avrupa’dan Asya’ya Süveyş Kanalı üzerinden gidişe oranla yaklaşık 8 bin km kısaltıyor. Sonuç olarak Arktik Bölge’deki rekabetin her geçen gün arttığını söylemekte yarar vardır ve Türkiye’de bu bölgeyi yakından izlemelidir. Bilimsel araştırma faaliyetleri yanında bölge siyasetini takip etmek de çok fazla önem arz etmektedir. NATO üyesi olarak Türkiye’nin bölgede NATO paralelinde hareket etmesi beklenir. Ama son yıllardaki yıllarda Türkiye ve Rusya arasındaki yakınlaşma da dikkate alınmalıdır. Yani Türkiye kıyıdaş olmayan ülkelerin de bölgede olduğunu akılda tutularak politika belirlemelidir. Arktika’da bilimsel araştırma yapmak giriş için önemli bir basamak” dedi.