Aklıma önce Preveze Savaşı gelir. Arta Körfezi’ndeki Preveze Kalesi kıyısında, şanlı denizcimiz Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın Haçlı Donanması’na karşı kazandığı zafer gururumuzdur. Preveze’yi bayrağımızdaki hilalin tersi bir hilalin ortasına alırsak ve kuzeyde Parga yer alırsa, işte bu hilalinin içini kaplayan deniz Yanya Denizi’dir. Yanya şehri, Parga’nın kuzey doğusunda kalır. Nam-ı diğer İyonya Denizi ya da İyon Denizi, adalarının yeşilini inanılmaz bir mavilikle sarmalar. Bu deniz Adriyatik ile Akdeniz arasındaki adeta saklı cennetin özel ismidir. Sanki başka bir mavidir. Bizler Yanya’yı, Yanya Sultanı ve Müslüman Bonapart lakaplı Ali Paşa, Parga’yı ise Sadrazam İbrahim Paşa adı ile de biliriz.
Yanya adaları
Yanya Denizi’nin irili ufaklı yirmibeş adası içinde İthaka, Kalamos, Kefalonya, Korfu, Paksi-Anti Paksi, Skorpios, Zakintos öne çıkar. Adaları gezmek üzere Preveze’nin küçük kasabası Parga merkez konum alınabilir. Burdan kalkan gemiler ile ya da Igumenitsa Liman’ına gidilerek adalara ulaşmak mümkün. İstanbul’dan Parga’ya otomobil ile ortalama 10 saatte varabilirsiniz. Yanı sıra Kefalonya ya da Preveze’ye uçarak da geziye başlanabilir.
Bu güzellikleri görebilenlerin, çoğu kez mukayese edemiyeceği kadar müthiş bu adalardan ben Kefalonya ve Paksi adalarını pek beğendim. Kefalonya’yı hep merak ederdim. Çünkü Luis de Bernies’in Corelli’nin Mandolini kitabını okumuş ve aynı adlı filmi izlemiştim. Filmde, savaşın acımasızlığını adanın doğal güzelliği ile aşk anlamsız kılar. Hiç unutamadığım sahne şu: Kefalonya’ya 1941 yılında İtalyan askerleri çıkar. Askerler komutanlarıyla yürürken ada halkı izler ve esas kız Pelagia ters istikamette ilerlerken Yüzbaşı Corelli kızı görür, hafifçe gülümser ve “Bella bambina (Güzel kız çocuğu). Sağa dön. Saat iki yönünde. Selam Dur” der. Yüzbaşı ve askerler kızı selamlar. Pelagia şaşırır. Bu öyküde mutlu, huzurlu, harika bir yeşil-mavi uyumunda hem sevdanın, hem özgürlüğün tadını, barışın önemini, müziğin inanılmaz gücü ile anlarız. Ne güzeldir. İşte bu adada, bunları anımsayarak yürüyerek öğrenmenin keyfi ile maviye bakarak İtalyan kahvesi yudumladım.
İtalyan etkisi başlıyor
Adaların Antik Yunan’a dayanan geçmişinde Osmanlı ayak izi belirgin görülmezken, İtalyan etkisi başta Kefalonya’da efil efil yaşıyor. Bu durum adaları seyahatler için inanılmaz kılıyor. Limanlar, fenerler, manastırlar, zeytin ağaçları, üzüm bağları, dar sokaklardaki çiçeklerle bezeli balkonlar, müzeler, heykeller, anıtlar, mağaralar, plajlar, koylar, körfezler, kaplumbağalar, balıklar ve güleryüzlü insanlara sahip ve de anneannemin Rumeli börek tadını bulduğum bu adaları aslında gez gez bitirmek olası değil. Doğanın eşsiz güzelliği, mavinin tutkusu özlem yaratıyor. Yine gideceğim.
Yaşamınız en sevdiğiniz mavi tonu kadar güzel olsun kıymetli okuyucularım.