Deniz Kartalı

ATILAY VE REFAH HAKKINDA EZBER BOZAN GERÇEKLER… DENİZALTICI BORA SERDAR’IN DERİN ARAŞTIRMASI

İkinci Dünya Savaşı tehdidi sürerken Genç Türkiye Cumhuriyeti, iki büyük askeri deniz faciası yaşamıştı. İngiltere’de adımıza inşa edilen dört adet denizaltıyı almak üzere 23 Haziran 1941’de Mersin’den 200 kişi (150 denizaltıcı, 21 havacı, 1 İngiliz subayı ve 28 gemi personeli) ile Port Said’e intikale geçen Refah şilebi ve 14 Temmuz 1942’de Çanakkale Boğazı açıklarında İngilizler tarafından döşenen loop (denizaltı ikaz) sisteminin müşterek eğitim kapsamında tecrübesi esnasında görev alan Atılay denizaltısı batmıştı. 167’si Refah’ta 39’u Atılay’da olmak üzere toplam 206 kişinin şehit olduğu bu olayları inceleyen Emekli Deniz Kurmay Albay Bora Serdar, ezber bozan sonuçları paylaştı.

ATILAY VE REFAH HAKKINDA EZBER BOZAN GERÇEKLER… DENİZALTICI BORA SERDAR’IN DERİN ARAŞTIRMASI
1.550 views
14 Temmuz 2023 - 10:35

1941 ve 1942 yıllarında meydana gelen bu iki olayı kitaplaştırmaya ne  zaman ve neden karar verdiniz?

Cumhuriyet döneminde yaşadığımız üç büyük faciadan ikisi (üçüncüsü Dumlupınar denizaltısının 4 Nisan 1953 tarihinde Çanakkale Boğazı Nara açıklarında batmasıdır), Refah şilebi ve Atılay denizaltısı faciaları İkinci Dünya Savaşı’nın hüküm sürdüğü yıllarda meydana geldi. Denizaltı Filosu açısından tarihsel önemi büyük olan bu iki facia, geçmiş dönemde birçok kişi tarafından kaleme alınmasına rağmen, farklı iddia ve sonuçlarla okuyuculara sunuldu. Denizaltıcı büyüğümüz Raşit METEL’in 1960 yılında kaleme aldığı “Türk Denizaltıcılık Tarihi” adlı eser dahi bu iki olayı aydınlatmaya yetmiyor, belirsizlik günümüzde de devam ediyordu. Bu gerekçeyle, 2020 yılında Denizaltıcılar Birliği Derneği Yönetim Kurulunda görevli iken yaklaşık 80 yıllık bu belirsizliği ortadan kaldırmaya karar verdiğimde, sisli ve zorlu bir seyre çıktığımın farkındaydım. Ama bu araştırma bir denizaltıcı gözüyle yapılmalıydı. Üç senelik arşiv ve saha araştırmasına dayalı yürüttüğüm bu çalışmayla olayların üzerindeki sis perdesinin kalktığını düşünüyorum. Benim için Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdi. Yazan yapılana sadık kalmalı, tarihle oynanmamalıydı.

 İlham kaynağınız nedir? Geçmişe dair bilinmesi gerekenleri geleceğe aktarmak mıdır?

İlham kaynağım, çok geç kalınmış olmasına rağmen, sadece geçmişe dair bilinmesi gerekenleri doğru bir şekilde gelecek nesillere aktarmak değil aynı zamanda Akdeniz ve Ege Denizi’nin mavi derinliklerine emanet ettiğimiz denizaltıcılarımızı geçmişleriyle ve mesleki kariyerleriyle de konumlandırmak, bu vesileyle bu değerli insanları şehit listesinde sadece birer isim olmaktan kurtarmaktı. Şehitlerimize hizmet etmenin bir ibadet olduğu unutulmamalıydı.
3-İki olayı da bize kısaca özetler misiniz?

Refah şilebi faciası, savaş öncesi İngiltere’ye sipariş verilen dört adet Reis sınıfı denizaltıyı (Murat Reis, Burak Reis, Oruç Reis ve Uluç Reis) teslim alarak Türkiye’ye getirecek Güverte Yarbay Zeki IŞIN başkanlığındaki denizaltıcılar (19 deniz subayı, 63 deniz erbaş ve 68 deniz eri olmak üzere 150 kişi) ile pilotaj eğitimine tabi tutulacak havacı personelin (1 havacı subay ve 20 havacı asteğmen olmak üzere 21 kişi) ortak kaderiydi. Bu kadere 28 kişilik Refah gemisi personeli ve 1 İngiliz subay da katılacaktı. Denizaltıcıların Mısır üzerinden Süveyş Kanalı vasıtasıyla Afrika güneyinden deniz yoluyla İngiltere’ye götürülmesi planlıydı. Kafile ilk önce Ulaştırma Bakanlığı Deniz Nakliyatı Komisyonu tarafından seçilen Refah şilebi ile Mısır’a götürülecekti. Ancak Mısır’ın Port Said Limanı’na intikal etmek üzere 23 Haziran 1941 günü Mersin Limanı’ndan avara eden Refah şilebi 4-5 saat sonra Kıbrıs kuzeyinde batırıldı. Gemide bulunan toplam 200 kişiden, İngiliz subayı da dâhil 168’i hayatını kaybederken 32’si (dördü denizci biri havacı olmak üzere beş subay, dört hava öğrencisi, on beş deniz erbaş, beş deniz eri ve üç gemi personeli) kurtulmayı başarmıştır. Kurtulanlardan 28 kişi geminin elde kalan tek filikasıyla Karakaş Feneri sahiline çıkarken 4 kişi denizden yapılan aramalarla hayata tutundu. 167 şehidimizden 125’i denizaltıcıydı. Faciadan sonra basına da yansıyan yargılamada ilginçtir ki sadece şehit olan kafile başkanı Yarbay Zeki IŞIN ve deniz kuvvetlerinden emekli gemi kaptanı İzzet Dalgakıran suçlu bulundu. Her ikisi de Milli Mücadele döneminde büyük fedakârlıklar göstermiş İstiklal Madalya sahibi şahsiyetlerdi…

İsimlerini Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği dört denizaltıdan (Atılay, Saldıray, Yıldıray ve Batıray) biri olan Atılay, 14 Temmuz 1942 tarihinde Çanakkale Boğazı yaklaşma sularında battı. Bu facia, Boğaz’ı gizlice geçmek isteyen denizaltılara karşı o yıl İngilizler tarafından Çanakkale Boğazı önlerinde sualtına yerleştirilen loop ikaz sisteminin (sahil tesisleri dâhil) işlevini görmek üzere, karakol gemisi ve refakat gemisi ile birlikte Genelkurmay Başkanlığının emrine istinaden tefrik edilen Atılay’ın icra ettiği müşterek eğitim esnasında meydana geldi. Atılay’ın komutanı Deniz Binbaşı Sadettin Gürcan’dı. 40 kişilik Atılay personelinden, o gün ikmal edilecek malzemenin takibi için Çanakkale’de bırakılan er Ahmet Bağdat hariç, tamamı şehit olmuştu. Morto Koyu’nda son dalışını yaparak Çanakkale Boğazı’ndan Ege Denizi’ne doğru açılan Atılay, sancak kıç omuzluğunda aldığı büyük bir mayın yarası sonucu 70 metre derinlikte gövdesinin üzerine oturdu. Bu mayın denizaltılara karşı kullanılan demirli antenli mayındı.

 

Refah faciası hakkında doğru bilinen yanlışımız nedir? Bilinmesi gereken doğru nedir? Kitabınız neyi değiştirecek? Nasıl değiştirecek? Ondina denizaltısı… bu sabitlemeyi hangi kaynaklarla sabitlediniz? Bir tarih değişecek….

Refah şilebi faciası hakkında doğru bilinen yanlış bir tane değil birden fazlaydı. Refah şilebini batıranın İngiliz, Alman İtalyan veya Fransız denizaltısı olduğu dile getirildiği gibi İtalyan sualtı komandosu hatta bir İtalyan hücumbotu olduğu da iddia ediliyordu. Ancak bu iddialardan hangisi doğruydu? En güçlü olanı İtalyan denizaltısı gözüküyordu. Ben de yaptığım araştırmada bu sonuca ulaştım. Ancak bu iddia öne çıksa da İtalyanlar bunu kabul ediyor muydu? Teyide ihtiyaç vardı. Makamına yaptığımız ziyaret esnasında talebim üzerine eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan ÖZBAL tarafından İtalyan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile başlatılan askeri yazışma neticesinde, İtalyanlar arşiv kayıtlarındaki iki dokümanı referans göstererek Refah şilebini batıranın İtalyan “Ondina” denizaltısı olduğunu resmi olarak bildirdi. Böylece diğer iddialar hükmünü yitirmiş oldu. Bununla birlikte gerçekle bağdaşmayan diğer iddialara bir mantık içerisinde bu çalışmada yer veridi. Bir ayrıntıyı ifade etmem gerekirse, “Ondina” denizaltısı kısa süren hizmet hayatında sadece Refah şilebini batırabilmiş, kendisi de bir yıl sonra İngiliz gemileri tarafından Kıbrıs-Lübnan arasındaki sahada Akdeniz’in sularına gömülmüştü.

Atılay faciası hakkında doğru bilinen yanlışımız nedir? Bilinmesi gereken doğru nedir? Kitabınız neyi değiştirecek? Nasıl değiştirecek? Alman mayını… bu sabitlemeyi hangi kaynaklarla sabitlediniz? Bir tarih değişecek…

14 Temmuz 1942’de Atılay’ın battığının haber alınması üzerine bölgede yapılan arama sonucu, patlayan iki mayını da dikkate alan Donanma Komutanlığı Atılay denizaltısının bir mayına çarparak battığı sonucuna vardı. Yeri tam olarak belirlenemese de Atılay’ın tahmini mevki, şamandıralarla markalanmış ve Denizaltı Filosu Komutanlığının 29 Temmuz 1942 tarihli raporu ile enlem boylam olarak ilgililere bildirilmişti. Atılay’ın gerçek mevki ise 50 yıl sonra Selçuk KOLAY başkanlığında bir ekip tarafından tespit edildi. Kendisine ilk dalış yapan bu ekipti. Atılay’ın markalanan mevkii ile gerçek mevkii arasında fark vardı. Bugüne kadar yapılan değerlendirmeler Atılay’ın Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir İngiliz mayınına çarparak battığı yönündeydi. Ancak yaptığım araştırmada Atılay’ı batıran mayının Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir İngiliz mayını değil, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir Alman mayını olduğu sonucuna ulaştım. Bu sonuç iki değerli arşiv belgesine dayanıyordu. Bunların biri Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Lalahan Deniz Genel Arşiv Müdürlüğü’nden diğeri ise Selçuk KOLAY vasıtasıyla ulaştığım Alman arşivinden çıkmıştı. Bu tespitle, Atılay genelinde bugüne kadar kabul gören iddia anlamını yitirirken 81 yıllık sır da çözülmüş oldu. Bu noktada acı da olsa bir konuya değinmek isterim. Refah faciasından kurtulmayı başaran denizaltıcı Makine Başgedikli Ziya Lodos, Makina Üstçavuş Cemalettin Dinçer ve Makine Gedikli Onbaşı Kemal Dağaşan ne yazık ki bir yıl sonra Atılay faciasında şehit olmaktan kurtulamayacaktı. Seyir Üstçavuş Ömer Öney ise Dumlupınar faciasında hayatını kaybedecekti.

Hangi kaynaklardan yararlandınız? Hangi yöntemi kullandınız? Hangi arşiv ve dokümanları kullandınız? Deniz kuvvetlerinin yaklaşımı nasıldı?
Bu çalışmada bugüne kadar yayımlanan tüm yerli ve sayılı da olsa bazı yabancı doküman (İngiliz ve Alman menşeli), açık kaynaklar, dönemin basın bültenleri ile TRT, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Genelkurmay, Deniz Kuvvetleri (Lalahan Genel Deniz Arşiv Müdürlüğü, Beşiktaş Deniz Müzesi Komutanlığı Arşivi ve Donanma Komutanlığı Deniz Tarihi Arşivi) ve Dışişleri Bakanlığı arşivleri taranmıştır. Özellikle Refah faciasını sonrası oluşturulan komisyon raporları çok aydınlatıcı olmuştur. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın bu araştırmaya yönelik sergilediği pozitif yaklaşım ve personelinin verdiği destek benim için önemliydi. Bu vesileyle mensubu olmaktan gurur duyduğum kurumuma ve silah arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunmak isterim.

Kitabı yazarken, araştırma sürerken yaşadığınız ilginçlikler, yaşanmışlıklar ve bilmemiz gerekenler…

Bu soruya şu şekilde cevap vermek isterim. Özellikle bir elin parmaklarını geçmeyen, ulaşabildiğim şehit yakınlarıyla yaptığım söyleşiler benim için çok değerliydi. Acılar tazelenirken yıllardır süren suskunluklar sona eriyordu. Ancak bazı şehit yakınları konuşmak dahi istemedi. Kırgınlardı…

Kafile Komutanı – ZEKİ IŞIN

Gelecek kuşaklar neyi bilmelidir? Bu iki facia bize ders oldu mu? Kendimizi geliştirdik mi?

Gelecek kuşaklar “gerçeği” bilmeli. Tarihini bilmeyenler geleceklerini gösterecek pusuladan mahrum kalırlar. Filozof George Santayana’nın da dediği gibi, “Tarihi öğrenmeyenler, onu tekrar yaşamak zorunda kalırlar.” Evet, İkinci Dünya Savaşı’nın en hareketli günlerinde bu iki faciaya yönelik o dönemde bir suskunluk yaşansa da, zaman içerisinde kurumsal ve bireysel bağlamda büyük dersler alındığını söyleyebilirim. Temelini 1886 yılında attığımız, Cumhuriyet donanmasının ilk gemileri olan ve omurgasını oluşturan denizaltılarımızın, bugünkü durumuna baktığımızda, 100 yılık Cumhuriyet dönemi denizaltıcılık geçmişimiz kendimizi geliştirdiğimizin en güzel kanıtıdır.

Serbest duygu ve düşünceler. Bilmemiz gerekenler

Bu çalışmayla deniz tarihimizin iki büyük olayı arşiv çalışmasına dayalı olarak resmiyet kazanmış ve “tarih” gerçeklere dayalı olarak gelecek kuşaklara aktarılmıştır. Eminim ki mavi vatanın derinliklerinde çiçeksiz soğuk mezarlarında yatan Atılay şehitleri, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dalgıç personelinin yapacağı kabir ziyaretini bekliyor. Bu vesileyle tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Ulu Tanrı, ölümsüz ruhları bizlere kuvvet vermeye devam eden tüm aziz şehitlerimizin üzerinden rahmetini eksik etmesin…

 

KÖŞE YAZARLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
STM’DEN DUVAR ARKASI RADAR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ÇiN UZAY HACMİNİ ARTIRIYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
DAĞIN KRALI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TOPRAK ZAFERE SÜRÜYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
CAM ŞİŞE ATMA ORMANI YAKMA
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SHENZHOU 15 YERYÜZÜNE DÖNDÜ
GÜNLÜK HABER AKIŞI
İSTANBUL PLAJLARI YAZA HAZIR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
HAYDİ GÖLDE BALIK TUTALIM…
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RENK KODLU MARS HARİTASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Bugün Dünya Yunus Günü!
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YUNANİSTAN’DA TREN KAZASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RÖMORKÖR ALABORA OLDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TÜRK GEMİSİ KARAYA OTURDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
EYT 1 YIL ERTELENEBİLİR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ENGELLİLERİN ACI FERYATLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YİNE SINIFTA KALDIK
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SULAK ALANLARI ONARMA ZAMANI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Anneler Günü Kutlu Olsun

Copyright © 2024 Deniz Kartalı. Tüm Hakları Saklıdır.   |   Gizlilik Politikası