Deniz Kartalı

VAR VARANIN, SÖZ SÜRENİN, DESTURSUZ DENİZE GİRENİN, HABERSİZ KÜREK ÇEKENİN… BİR DENİZCİ MASALI

Sevgili okurlar,
Dürbünüme takılan ahval ve şeraiti, deniz tuzuyla pişirip masal tadında, göğe direk denize kapak misali, kulaklara küpe olması için yazdım.

VAR VARANIN, SÖZ SÜRENİN, DESTURSUZ DENİZE GİRENİN, HABERSİZ KÜREK ÇEKENİN… BİR DENİZCİ MASALI
384 views
10 Aralık 2023 - 15:19

Denizci Masalı

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Çok laf günah, az söz sevapken; varsıllarda keyif keka, yoksullar çar naçar; anlatayım size bir masal. Varsa sürçü lisan, dersiniz kadıya, masal masal matadar, dil okur, damak tadar.

Var varanın, söz sürenin; destursuz denize girenin, habersiz kürek çekenin. Bir kayık aldık yüzer diye, kürekleri belimize soktuk paladır diye; deniz bir yalpa vurdu, destuuur! diye. İki kalktık, bir hopladık, seksen ayak çarmığı birden atladık, sonunda yelkenleri toparladık. Denizde rüzgâr bekler iken; biz kürekleri çeker iken; vardiyan düştü aniden küpeşteden. Yelkenler gerilmiş, levendler güverteye serilmiş; halatlar salya, burina burinata. Yoldadır, yolda, bir koca balina; vurduk balıkları ırgata, sardık rüzgârları sıkıca sırtlarına; vardık deryalara. Vay ne dalga, ne dalga.

Yelken basıp kürek çekerken, güzeller güvertede üryan gezerken, küreğimizin palası kırıldı kızlara bakar iken; yunuslar gitti gelini getirmeğe, kısmetimiz çıktı güverteye.

Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın deli kulları pek çokmuş; denizcilerden daha delisi yokmuş. Bir kayığımız var idi, güvertesi sazdan, karinası deniz kabuğundan. Bir tüfeğimiz var idi, deniz ile doldurur, güneş ile ateşlerdik. Çıkardık dalga tepesine, heyamola gezer iken, kırk martı ayağa kalkar idi. Zaman o zaman idi; kaşalot bineğimiz, yunus yedeğimiz idi; yedi düvel bizden korkar idi.

Bir gün geldi; pus çöktü deryalara, is bulaştı suratlara..

O an Vardiyanbaşı haykırdı: Dikkat Reis güvertede! Ağzımızda kuru peksimet, sırtımızda kırbaç şakladı. Tam küreğe asıldık, küreği balık aldı; biz de vurduk balığı güverteye, uçtuk gittik enginlere. Baktık önümüz derya deniz; üstünde iki güzel cariye; kumralına selam, esmerine gönül verdik.

Bir gün geldi; pus çöktü deryalara, is bulaştı suratlara, korku salındı yüreklere; zaman zaman içinde, kalbur saman içinde. Akıllar havsalalar almadı, yuttular karınları doymadı; denizi çorba ettiler, gemiyi kepçe ettiler; yediler, içtiler, pes etmediler. Dediler hemen usanma, yürekte biter bu iş…

For foradan sür süreden, konaraktan göçerekten, yemin billah ederekten

Duyduk ki insanlar, ay ay der yatar, vay vay der kalkarmış; böyle vakalar çok evler yıkar, vardık çattık Reis’e. Ne oldu bize? Ne oldu ki size? Başımızda külah, kurtardı Allah. Vallah billah. For foradan sür süreden, konaraktan göçerekten, yemin billah ederekten. Denizciler çıktı sefere. Hey hey de hey hey! Vay vay da vay vay!

Lakin Reis, artlarından yetişip gitmeyin! diye haykırdı. Dedi, gidemezsiniz bilinmezi çoktur denizlerin. Dediler, gideriz. Dedi, tayfa olmadan ben ne ederim? Gideriz, gidemezsiniz, gideriz, gidemezsiniz, derkeeen, sıyrıldılar reisin elinden; hızlı koştular deli poyraz yelinden. Heyemola sesleri güverteyi çınlattı; gemiler tam yol ileri fırladı; ufukta üç şimşek çakınca şak, şak, şak; pruvada yunuslar havaya sıçradı. Denizlere hükmeden cihana hakim olur demişler; atalarımız deryalara ay yıldız serpmişler; pusu kurup, ayın oyun edenlerin; kulağına küpe olur mu bu dizeler.

Az gitmişler uz gitmişler; Altı ay keşişleme altı ay karayele seyretmişler; puta kürek, hisa yelken yedi fener geçmişler. Bir de ardına dönüp bakınca ne görseler iyi, bir ayak boyu yol gitmişler.

Yedi deniz geçince üç koy çıktı karşılarına; birinde gemiler demir almış reisler yok; ikincide gemiler yelken açmış rüzgâr yok; üçüncünün aslı var astarı yok. Halatları iki elle kavradılar; yelkenleri bumbaya fırdolayı doladılar; bosa kilidine bir tekme atıp; aslı var astarı yok limana demirleri saldılar. Abosa, aganta…

Falan filan, filan falan; kaşalotu yutmuş bir sazan

Kerteriz attılar limana; gemileri saldılar akıntıya; Mevla’m kayıra. Serin sularda yüzerken dediler ki: Burası nasıl bir liman? Kıyısı var, kumsalı yok; dalgalara karşı duldası yok. Duldasız koyun içinde yatarken; çıkıp gelmesin mi Reis! Kafasında bandana, sakalı var saçı yok. Yekinip kalktılar; istediler el öpsünler. Lakin Reis ne elini verdi ne baktı yüzlerine; bir telaş düştü özlerine. Dediler,

Ne eyledik ki bize el vermezsin.

Dedi, Reis sözü dinlemeyen el öpmeye yekinmesin. Dediler, Reis biz ettik sen eyleme. Reis dedi, varın gidin hevesinize.

Falan filan, filan falan; kaşalotu yutmuş bir sazan. Söylenenlerin hepsi yalan; biz gelelim essahına:

Karadeniz’in gazı, Akdeniz’in ihtirası, komşunun Megali İdeası, eski kıtanın nazı, okyanus ötesinin tuzağı, kabotaj hakkının mülgası, kapitülasyonların bekası. Sana bana ne oluyor? Şuracıkta duruyor Nas süresinin âlâsı…

Ahali başa gelen çekilir, ya sabır! derken; bir yağız delikanlı çıkıp iğneli laf etmesin mi! Bu ihanet demesin mi! Derler, derler! Söylese de derler, söylemese de derler. Lakin yüreğiniz müsterih olsun. Kambur kadı, açmış hemen davayı, basmış cezayı: Şundan beş, bundan on, öbüründen on beş yıl; ağzını açanın hakkından bir güzel gelmiş.

Meclis-i Vükela boş durur mu! Bana yasa, ona yasa al sana Anayasa. Ahali sormuş: Değişmez maddelere ne oldu? Anayasa kaptı. Anayasaya ne oldu? Kitap oldu. Kitap ne oldu?  Ciltçiye gitti. Ciltçiye ne oldu? Matbaaya gitti, Matbaaya ne oldu? Yandı bitti kül oldu…

Laiklik zül, demokrasi bol, hukuk zor geldi zahir…

Onlara kömür bizlere ömür. Ortalık yangın yeriyken, müşrikler diplomaya dudak bükerken, cehalet, ihanet ve hıyanet baş tacıyken, laiklik zül, demokrasi bol, hukuk zor geldi zahir…

Derler ki böyle memleketlerde: Ömür belli geçtiği belli değil, hırlı belli hırsız kim belli değil; vatandaş derdine derman arar, çare belli suçlu kim belli değil. İnsanlar güç gösterene koşar, seçilen diş yettiğine soyar, karınlar boş inançla doyar, yandaş belli umar belli değil. Hukuk bitmiş hapishaneler dolmuş, ahval ve şerait acayip olmuş, Mavi Vatan çoktaaaaan unutulmuş, kim haklı kim haksız belli değil. Ayarı bozuklar ıslah olmaz; fakir fukaranın yüzü gülmez; halk bir gün gerçeği görünce, bu çile elbet bitecek günü belli değil.

Bitse ne olur ki derseniz:

Yeniden meydan kurulur; güm güm de güm güm davullar vurulur. Öyle bir toy düğün olur ki, Felek bile bir yaşına daha girer; ahali erer muradına, biz çıkarız kerevetine. Gökten üç elma daha düşer.  Hepsi de “Ey ol memleketin evlatları! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” sözünü anlayanların başına…

 

 

 

Dürbünüme Takılanlar

tamersahin1@gmail.com

Tamer Şahin

KÖŞE YAZARLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
STM’DEN DUVAR ARKASI RADAR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ÇiN UZAY HACMİNİ ARTIRIYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
DAĞIN KRALI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TOPRAK ZAFERE SÜRÜYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
CAM ŞİŞE ATMA ORMANI YAKMA
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SHENZHOU 15 YERYÜZÜNE DÖNDÜ
GÜNLÜK HABER AKIŞI
İSTANBUL PLAJLARI YAZA HAZIR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
HAYDİ GÖLDE BALIK TUTALIM…
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RENK KODLU MARS HARİTASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Bugün Dünya Yunus Günü!
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YUNANİSTAN’DA TREN KAZASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RÖMORKÖR ALABORA OLDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TÜRK GEMİSİ KARAYA OTURDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
EYT 1 YIL ERTELENEBİLİR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ENGELLİLERİN ACI FERYATLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YİNE SINIFTA KALDIK
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SULAK ALANLARI ONARMA ZAMANI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Anneler Günü Kutlu Olsun

Copyright © 2024 Deniz Kartalı. Tüm Hakları Saklıdır.   |   Gizlilik Politikası