Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Alptekin Yavaş, Türk okçuluğuyla ilgili önemli bir çalışmaya imza attı. Türklerin ata silahı okun, Ortaçağ’da farkı tipte, ağırlıkta ve boyutlarda kullanıldığını bilen Doç. Dr. Yavaş, Haçlı Seferleri’yle ilgili araştırmalara başladı. Türk kültüründe ‘temren’ denilen ok ucunun Anadolu ile Avrupa arasındaki teknolojik alışverişini inceleyen Doç. Dr. Yavaş, ‘Samsat Temrenleri: Kronoloji, Tipoloji, Terminoloji ve Metalürjik Bir Değerlendirme’ isimli projeyi hazırladı. Yavaş’ın yanı sıra Doç. Dr. Muharrem Çeken, Yrd. Doç. Dr. Ümit Güder, koruma uzmanı Tuğba Yavaş ile yüksek lisans öğrencisi Gökhan Meriç’ten oluşan bilim heyetineTÜBİTAK (SOBAG) destek verdi. 2,5 yıl boyunca Adıyaman-Samsat Höyük, Konya-Kubad Abad Sarayı, Alanya-İçkale Selçuklu Sarayı ve Isparta-Eğirdir Sultan Kervansarayı gibi Anadolu Selçuklu kentlerinin ören yerlerinde çalışan bilim insanları, Ortaçağ’ın en önemli silahı okun Anadolu savaşçıları ile Haçlılar arasındaki teknolojik alışverişini kanıtladı.
Haçlılar teknolojiyi transfer etmiş
Bilim insanları; Adıyaman Samsat’ta ki 12 bin temren(ok ucu)ile İngiltere Gloucestershire’da ki St Briavel Kalesi ve Filistin’deki Haçlı Kalesi Arsuf’da ki temrenlerin birbirine çok benzediğini gördüler. Uzmanlar, 1096 yılında 1. Haçlı Seferiyle Anadolu’ya gelen Haçlı ordusuna ait okların, Selçuklularınkinden daha etkisiz olduğunu belirledi. Selçuklu güçlerinin, Avrupa’ya göre sıcak olan Anadolu’da büyük ve ağır metal zırhlarını da kullanamayan Haçlılara karşı hızlı ve manevra kabiliyeti yüksek oklarla büyük üstünlük sağladığını görüldü. Haçlıların Anadolu’da gördükleri bazı temren tiplerini Avrupa’ya beraberinde götürmüş olabileceklerini, sonraki Haçlı seferlerinde bu ok tiplerini kullandıklarını ortaya çıktı. Doç. Dr. Yavaş, “Anadolu’yu savunan Selçukluların silah teknolojisinin daha ileri olduğunu ve Ortaçağ’da rakiplerine üstünlük sağladığını söyleyebiliriz. Yani; Selçuklu ok teknolojisi savaşın yönünü değiştirmiş. Türk savaşçıların Orta Asya’dan beri ana silahı olan ok, Anadolu’da da etkili biçimde kullanılmış. Genelde Selçukluya ait 12 ve 13. Yüzyıldaki ok uçlarını inceledik. Haçlı, Bizans, Eyyubi veya Zengi dönemine ait temrenleri de gözlemledik. Temrenlerin içyapısını, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde kurulan Arkeo-metalürjik analiz laboratuarlarında araştırdık. Selçuklu temrenlerinin karbürleme denilen demir sertleştirme yöntemiyle daha dayanıklı ve etkili hale geldiğini gördük. Haçlı örnekleri kaba, özensiz ve demir sertliği daha az olan ve kolay bükülebilen ok uçlarıydı. İşte bu teknolojik detay, savaşların yönünü değiştirmiş olmalı. Haçlılar, sonraki Anadolu seferlerinde öğrendikleri yeni temren tiplerini kullanmış olmalılar.” dedi.
Selanik’in Ortaçağ’da Bizans devletinin metal üretim olduğunu söyleyen Yavaş, “ Bugün İran’da ki Demavend şehri ile Adıyaman’da ki Samsat da böyle bir üretim merkeziydi. Etkili ok üretilmesi için Müslüman ustaların yüksek ücretlerle İngiltere’de ki St. Briavel Kalesi’ne götürüldüğünü İngiliz kraliyet belgelerinde tespit ettik. Ortaçağ’da silah teknolojisine ait bilgi hızla kıtalararasında dolaşmış. Fatih döneminde ise 3 gayr-i müslim vatandaş, yılda 10 bin 800 temren üretme karşılığında vergiden muaf tutulmuş. Yani Karanlık Ortaçağ olarak adlandırılan dönemde bilgi ve teknoloji tam tersine çok değerliymiş.” dedi.
Krizdeki batının zengin doğuyu istila hareketi
Haçlı Seferleri, 1095 ve 1272 yılları arasında gerçekleşti. Fransa’da ki Clermont’ta toplanan kilise konsilinde; Papa II. Urbanus, din uğruna savaş çağrısı yaparak; açlık, salgın hastalık ve kuraklıkla boğuşan batı dünyasının zenginliğiyle göz kamaştıran doğuyu yağmalamasını istedi. ‘Yeniden Fetih’ adıyla toplanan şövalye, köylü ve askerler doğuya doğru yürüyüşe geçti. 1071 Malazgirt Zaferiyle Anadolu’da giren Selçuklu Türkleri, Haçlıların ilk karşılaştığı Müslüman güçtü. Avrupa’nın içinde bulunduğu krizden kurtulması için Kudüs’ün ele geçirilmesinin ve doğunun zenginliğinden pay alınmasının amaçlandığı savaşlar 9 Haçlı Seferi ile yaklaşık 200 yıl sürdü.