Hayatı mücadelelerle geçti Beşiktaş gibi
Modern zamanların “Cesur Adam” olarak nitelendirdiği bir isim, Ankara’daki Ahmet Hamdi Akseki Camisi’nden sonsuzluğa uğurlandı. 3. Ordu ve EDOK Komutanlığı yapan emekli Orgeneral Saldıray Berk, 2009 yılında Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kumpasıyla oluşturulan Erzincan’daki Ergenekon davasının sanıklarından biriydi. Ergenekon Davası’nda ‘Efe’ kod adıyla gizli tanık olan İliç eski Savcısı Bayram Bozkurt, Saldıray Berk’in Genelkurmay Başkanı olmasının önünü kesmek için yalan ifade verdiğini itiraf etmişti. 2011 yılındaki Yüksek Askeri Şura toplantısı sonrasında emekli edilen Saldıray Berk, yaşamı boyunca cumhuriyet değerlerine sahip çıkan bir komutan olarak bilindi. Orgeneral Saldıray Berk, ilke edindiği cesaret duygusuyla inşa ettiği bir Güneydoğu Anadolu köyü ile de tarihe geçti.
Beşiktaş köyü adına çelengi Faysal Çevik gönderdi
Koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Saldıray Berk’in 2004 yılında yeniden yaşamı başlattığı Beşiktaş köyü adına gönderilen bir çelenk onlarca çelengin arasındaki yerini almıştı. Beşiktaşlı Saldıray Berk, terörden arındırdığı köyde yaşamın yeniden başlaması üzerine doğada cesaret ve yenilenmenin sembolü kartaldan ilham alarak köyün isminin Beşiktaş olmasını istemişti.
23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Saldıray Berk ile uzun süre çalışma imkanı bulan Şırnak-Silopi’deki Damlıca köyünün muhtarı Faysal Çevik, Beşiktaş köyünün kuruluşunu şöyle anlattı. “Irak ile doğal sınırı dağlar. Habur Nehri’nin kenarında Cudi Dağı’nın eteğinde kurulan köyümüz Damlıca, hem kaçak sınır geçişleri hem artan terör olayları nedeniyle 1994 yılında boşaltılmıştı.
1994 yılında Verimli ilçesine taşındı köyümüz. Birkaç yıl sonra köylüler evlerine dönmek isteyince en büyük yardımı Saldıray Berk verdi. Terörden temizlenen köyümüz koruculukla geçimini sağlayan Irak sınırında tampon bölge olacaktı.
Köye dönüş askerlerimizin kontrolünde başladı ve 2-3 yıl kadar çadırlarda yaşadık. Elektrik ihtiyacı yakındaki karakoldan sağlandı. devlet tarafından yeniden inşa edilen köyümüze ilk gelen yetkililerden biri de dönemin 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Saldıray Berk oldu.
Korgenerallik öncesi köylüleri rahat ettirmek istiyordu
Korgeneral rütbesine terfi etmeden önce köyde yaşamı yeniden oluşturmak ve köylüleri rahata erdirmeyi amaçlıyordu. Saldıray Paşa, köylülerle yakından ilgilendi. Geçimini koruculukla sağlayan köylüler adına benimle konuştu. Hiçbir iletişim imkanımız yoktu, hepsiyle ilgilendi. Korucubaşı bendim. Saldıray Paşa, Beşiktaşlı olduğumu öğrenince kendisinin de Beşiktaşlı olduğunu söyledi. Zaten köyümüzde yaşayanların büyük çoğunluğu Beşiktaşlıydı. Saldıray Berk, köyün yeni isminin Beşiktaş olmasını önerdi. Beşiktaş ismini büyük heyecanla kabul ettik. Aynı gün Beşiktaş köyü tabelasını astık. Saldıray Berk’in girişimleriyle okulun en büyük ihtiyacı olan okul Beşiktaş Jimnastik Kulübü ve bir madencilik firması tarafından yapıldı.”
İlk kez www.denizkartali.com’a konuşan Saldıray Berk duygularını şöyle ifade etmişti:
“Köy ve çevresi, terör örgütlerinin alanı olmuştu. terörle mücadele ettik ve köyü temizledik. Irak sınırında zor bir coğrafya da yaşamlarını sürdürmeye çalışan köylüler evlerine dönmek istiyordu. Tekrar yaşama açtığımızda ziyaret ettim. Beşiktaş ismini vermek istediğimde çok hoşlarına gitti. Onlar da Beşiktaşlıydı. Yıllar sonra Cudi Dağı’nın eteğindeki bu köydeki insanların huzurunu gördükçe mutluluk duyuyorum”
Cudi dağında insansız hava araçlarını deneyen Selçuk Bayraktar ise, Saldıray Berk ile yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:
“Bürokrasiye ne gönderirsek, ya proje bir yıl bekliyor, ya da bütçe yok diye geri çevriliyordu. Bu arada çalışmamız belli ülkelerde kopya kopya ortaya çıkıyordu. Moralimiz bozuktu, bir çok alanı denedik olmadı. En son çare Saldıray Berk Paşaya çıktım, “Bürokrasiden habersiz yapalım” dedim. 4 ay… Devletten finansman ve destek almadan, Diyarbakır Askeri Havaalanı hangarında, kişisel imkanlarla çalıştık. Devletten tek kuruş almadık, gizli tuttuk. Daha sonra paşanın himayesinde Gabar, Kato ve Cudi dağlarında testler yaptık, görüntüler aldık. Hatta belgesel çektik dersek yeridir. Bu görüntüler hala mevcut. O gün Paşa bize inandı, bizde başardık. Testler tamamlanınca bürokrasiye haber verdik. O sırada Hintliler geldi bana… Milyon dolar değil, milyar dolar… Sadece teknoloji paylaşımına bir milyar dolara yakın para teklif ettiler. Vermedik, tüm hakları devlete teslim edeceğimi söyledim ve bugünlere geldik.”