Deniz Kartalı

DENİZCİLEŞEN TOPLUMA ÇIMARİVA

Türk denizciliğinin gelişmesi ve toplumun denizcileşmesi için çaba sarf eden isimlerden Mehmet Semih Nane, deniz kültürüne yönelik yazılarıyla artık www.denizkartali.com’da yer alıyor. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezuniyetinin ardından Menta Tarım İlaçları Limited Şirketi’ni kurarak ‘Menta’ markasını oluşturan Nane, pek çok sivil toplum kuruluşu üyeliğinin yanı sıra Hamit Naci Mavi Vatan Vakfı Mütevelli Heyeti üyeliği görevini de sürdürüyor. Yüzlerce makale ve 6 kitap yazan Mehmet Semih Nane, Türk donanmasının 600 yıllık selamlama geleneği olan ÇİMARİVA ismini verdiği köşesinden denizcilik, uluslararası ilişkiler ve uluslararası jeopolitika gibi konularda yazacak.

DENİZCİLEŞEN TOPLUMA ÇIMARİVA
Çımariva - Mehmet Semih Nane( mehmetsemihnane@gmail.com )
1.057 views
01 Ocak 2022 - 20:46

Merhaba… 

Değerli okurlar, bugünden başlayarak her Pazar günü makalelerimle karşınızda olacağım ve denizcilik konusunda elimden geldiğince kalem oynatmaya çalışacağım.

Denizcilikle ilgili yazmaya gayret edeceğim ama “meslekten” denizci değilim. Bir Mersinli olarak kumpas davalarına kadar denizle olan ilgim de sınırlıydı. İtiraf etmeliyim ki, bu davalar sonucunda Türk Deniz Kuvvetleri’nin ve bilahare Türk denizciliğinin “farkına vardım.”

Türk deniz astsubaylarının, subaylarının, kurmaylarının, amirallerinin nasıl “adamlar” olduğunu bu davalar sırasında gördüm ve öğrendim. Zindanda 3,5-4 yıl yatan bu “adamların” nasıl birer vatan âşığı fedakâr kahramanlar olduklarını çok geç de olsa fark ettim.

Yattıkları zindanları TCG Hasdal, TCG Silivri olarak adlandıran ve vatan görevinin devamı olarak gören anlayışları beni derinden etkiledi. Üstüne bir de bu değerli entelektüellerin hapishanede yazdıkları öğretici ve ufuk açıcı kitapları geldi…

Amiral Cem Gürdeniz’in kitaplarından; “Mavi Vatan”ı ve “Mavi Uygarlık”ı, rahmetli Özden Örnek’in kitabından MİLGEM’i, rahmetli Soner Polat’ın kitabından Mavi Vatan İçin Jeopolitik Rota’yı ve diğer denizci subayların kitaplarından denizi öğrendim…

İşte, o günlerden itibaren denize çok daha farklı ve bütüncül bakmaya, vatanımızın hem güvenlik hem jeopolitik hem ekonomik hem de bilimsel olarak yüksek millî menfaatlerinin denizle olan sıkı bağını gördüm.

Denizciliğin salt askerî, güvenlik, ekonomik, ticari ya da bilimsel faaliyet olarak ayrılmaması gerektiğini, tüm bunların bütününün “deniz gücü” oluşturduklarının ayrımına vardım.

Tüm bunların sonucunda da denizi anlamaya başladım…

Tarih seven ve okuyan bir kişi olarak, bahsettiğim günlerden itibaren yaklaşık 15 senedir denizi ve deniz tarihini öğrenme ve anlama çalışma gayretlerimden hiç vazgeçmedim. Okumalarıma devam ediyorum ve yaşadığım sürece bu böyle gidecek…

Başlarken, “meslekten” denizci olmadığımı söylemiştim. Esasında, haddini bilen bir kişi olarak, kendimi amatör de olsa denizci olarak tanımlayamam. Bir tanım gerekirse eğer, denizi “kavramaya” çabalayan bir kişi olduğum söylenebilir…

 

İçinde bulunduğumuz süreç ve yakın/orta vade, denizlerin pek çok konuda belirleyici olacağı bir döneme girildiğini göstermektedir. Tarihte de bu her zaman böyle olmuştur. En kuvvetli donanmaya sahip devletler en büyük dünya gücü olmuştur. Bu konumlarını ticari filolarıyla da perçinlemişlerdir. Bu güçler birbirini beslemiştir. Tarihte bunun aksi hiç bir örnek yoktur.

Şu anda, küresel güç olan ABD ve Çin ile bölgesel güç olan Rusya; Asya-Pasifik bölgesinde büyük mücadele hâlindedir. ABD, İngiltere ve Avusturalya ile birlikte AUKUS’u kurmuştur. Asya’da geleneksel müttefikleri Japonya ve Güney Kore ile hâkimiyet alanını genişletmeye ve tahkim etmeye çalışmaktadır. Hindistan bu konuda çok önemli ve kilit bir oyuncudur.

Çin ve Rusya işbirliklerini her alanda ilerletmektedirler ve Çin güçlü donanmasıyla Asya-Pasifik’te varlığını her geçen gün güçlendirmektedir. Bizi en yakından ilgilendiren bölge olan Doğu Akdeniz’de ise sözde müttefik ABD’nin Dedeağaç’ta yaptığı askerî yığınak ortadadır. Son olarak Yunanistan’la sahil güvenlik konusunda da işbirliği anlaşması imzalamıştır. Ege’de artık ABD sahil güvenlik botları görmek şaşırtıcı olmayacaktır!

ABD’nin tüm yaptıkları Türkiye aleyhinedir. Ayrıca Avusturalya’nın verdiği nükleer denizaltı siparişini iptal etmesinden sonra şaşkına dönen Fransa’nın Yunanistan’a savaş uçağı satarak kendine gelmesine izin veren de gene ABD’dir.

Arktik Okyanusu’ndaki gelişmeler şu an için tartışmasız olarak Rusya’nın lehinedir ama özellikle emperyalist batı ülkeleri bu bölgede varlık göstermek için yoğun çaba içindedir.

Özetle, denizlerde mücadele aralıksız ve amansızca devam etmektedir.

Son 2 asırlık tarihsel perspektif içinde ülkemizin “denizcilik” durumuna çok özet olarak bakarsak:

Osmanlı, 19. yüzyılın ikinci yarısında donanmanın önemini gören Abdülaziz döneminde büyük bir donanma vücuda getirmesine rağmen, farklı tip gemi ve silahlardan kurulmuş olduğu için idame güçlükleri yaşamıştır. Fakat buna rağmen kayda değer bir donanma vardır.

Abdülhamit ise vehimleri sebebiyle donanmayı Haliç’te göz göre göre çürütmüş ve Osmanlı 20. yüzyıla donanmasız girmiştir. Burada sadece, Trablusgarp ve Balkan Harbi’ndeki çaresizliği, Libya’nın, Girit’in ve adaların kaybedilmesini hatırlatmakla yetineceğim. Ayrıntısı ve ilavesi tarih kitaplarında var…

Bu dönemde etkili bir ticaret filosundan bahsetmek de imkânsızdır.

(Almanya’da 1888 yılında II. Willhelm’in başa geçtikten hemen sonra efsanevi şansölye Bismarck’ı görevden alarak çok yoğun olarak denizcileşme çabası içine girmesi ve Osmanlı’yı sömürgeleştirmek için yakınlık göstermesi bile Abdülhamit’in gözlerini açamamıştır!)

İşte, eşsiz insan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, benzersiz dehasıyla bu durumu görerek donanmaya büyük önem vermiştir. Fakat “10 Kasım 1938, saat 9’u 5 geçe Atatürk devri bittiği için” donanma ikinci plana atılmıştır.

Yetmez gibi, İstiklâl Harbi kahramanı olan Mareşal Fevzi Çakmak tam bir katılıkla “karacı” orduya ağırlık vermiş, donanmaya üvey evlât muamelesi yapmıştır.

 

Türk Ordusu, 1960’lı yıllarda Kıbrıs’taki Türk kardeşlerimize Rum katliamlarının yoğunlaşarak artması üzerine adaya çıkarma yapmaya niyetlenmiş, Türk Deniz Kuvvetleri’nin elinde çıkarma gemisi olmadığı için bu gerçekleşememiştir. Bu durum “acı gerçeklerin” tüm çıplaklığıyla görülmesini sağlamış ve Türkiye kendi çıkarma gemilerini inşa ederek, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başarıyla icra edebilmiştir.

Harekâtın ardından sözde “müttefik” ABD, Türkiye’ye ambargo uygulayınca gerçekler ikinci defa kafalara “dank” etmiş ve millî silah sanayi kurulmasının yakıcı aciliyeti ve gerekliliği iyice anlaşılmıştır.

O günlerden bugüne gelindiğinde millî harp sanayimizin iyice gelişip güçlendiği ve özellikle rahmetli Oramiral Özden Örnek’in kuvvet komutanlığı döneminde MİLGEM’in ne büyük başarılara ulaştığı herkesin malûmudur.

Artık geleceğe çok daha büyük bir güvenle bakıyoruz…

(İlave etmek lazımdır ki, donanmamız Atatürk döneminden sonra, ordunun yanlış öncelikleri ve politikaları neticesinde yaklaşık 35 sene ciddi bir ivme yakalayamamıştır. Buna paralel olarak, ticaret filomuz da oldukça zayıf kalmıştır. 21. yüzyılın bundan sonraki döneminde donanmamızın etkinliğinin artmasına paralel olarak ekonomik hacmimizin de artacağını ve denizlerde daha da güçleneceğimizi öngörüyorum. Ayrıca devletin çok doğru bir karar alarak Arktik Okyanusu’nda bilimsel çalışmalar yapmak üzere harekete geçmesini ve bölgeye bir bilim heyetinin yollanmasını da çok çok önemli buluyorum.)

Yazıyı bitirmeden evvel denizcilikle tanışmamı sağlayan, kahraman Türk Deniz Kuvvetleri’ni, şanlı Cumhuriyet Donanması’nı 21. yüzyıla hazırlayan ve çoğu kumpas davalarla ödüllendirilen (!) değerlerimizden bazılarını anmak isterim:

Rahmetli Oramiral Özden Örnek, Amiral Cem Gürdeniz, Amiral Mustafa Özbey, rahmetli Amiral Soner Polat, Amiral Kadir Sağdıç, Amiral Ali Deniz Kutluk, rahmetli Amiral Cem Aziz Çakmak, Amiral Can Erenoğlu, Amiral Semih Çetin, Amiral Alaettin Sevim; amirallik hakları gasbedilen ama Türk milleti nezdinde ve gönlünde “Amirallik rütbesi verilen” Kurmay Albay Y. Barbaros Büyüksağnak, rahmetli Kurmay Albay Murat Özenalp, Kurmay Albay Ali Türkşen ve niceleri…

Değerli okurlar, bir iş adamı olarak özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu ekonomik şartlarda hakikaten yoğun ve stresli bir mesaim var.

Kendime ayırdığım zamanlarda makaleler yazarak kişisel blogumda ve Mersin’in bir yerel gazetesinde yayımlıyorum. Bu yazılarımın bazıları da denizcilikle ilgili. Bu yazıları yazmanın, Atatürk’ün ışık saçan yolunda yürümeye çalışan sade bir Türk vatandaşı olarak görevim olduğu kanaatindeyim.

Bu tempoma rağmen, sitemiz denizkartali.com’da yazmayı da bir görev olarak kabul ediyorum. Benim ya da başka bir arkadaşımızın yazmış olması hiç fark etmez. İlave bir tek kişi bile denizcilik konusundaki bu makaleleri okusa ve denizciliğin önemi konusunda farkındalığı artsa görev yerine getirilmiş demektir…

Denizcilik konusunda bilgi ve düşüncesi olan herkesi yazmaya, konuşmaya, anlatmaya davet ediyorum. Bunun günümüz için bir ihtiyaç, sonraki nesiller açısından da bir sorumluluk ve gereklilik olduğunu düşünüyorum…

KÖŞE YAZARLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
STM’DEN DUVAR ARKASI RADAR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ÇiN UZAY HACMİNİ ARTIRIYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
DAĞIN KRALI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TOPRAK ZAFERE SÜRÜYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
CAM ŞİŞE ATMA ORMANI YAKMA
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SHENZHOU 15 YERYÜZÜNE DÖNDÜ
GÜNLÜK HABER AKIŞI
İSTANBUL PLAJLARI YAZA HAZIR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
HAYDİ GÖLDE BALIK TUTALIM…
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RENK KODLU MARS HARİTASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Bugün Dünya Yunus Günü!
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YUNANİSTAN’DA TREN KAZASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RÖMORKÖR ALABORA OLDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TÜRK GEMİSİ KARAYA OTURDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
EYT 1 YIL ERTELENEBİLİR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ENGELLİLERİN ACI FERYATLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YİNE SINIFTA KALDIK
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SULAK ALANLARI ONARMA ZAMANI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Anneler Günü Kutlu Olsun

Copyright © 2024 Deniz Kartalı. Tüm Hakları Saklıdır.   |   Gizlilik Politikası