Deniz Kartalı

Uğur Korkmaz – HAYALLER, YENİ BİR HAYAT ve KARAVAN

Uğur Korkmaz – HAYALLER, YENİ BİR HAYAT ve KARAVAN
Uğur Korkmaz( ugurkorkmaz@denizkartali.com )
926 views
27 Şubat 2020 - 19:30

Merhaba Dostlar;

32 yıllık yıpratıcı ama bir o kadar da öğretici iş hayatının ardından 2019 yılının Ocak ayında biraz kendi isteğimle biraz da şartların zorlaması ile profesyonel çalışma hayatıma noktayı koydum. Çalışan herkesin kendine göre bir emeklilik hayali vardır. Kimisi Ege ‘de bir kasabaya yerleşmenin hayalini kurarken, kimileri babasının köyüne dönmeyi planlar, bazıları dünyayı gezmeyi planlarken, kimileri doğa fotografçısı olmak ister ve liste çeşitli şekillerde uzar gider. İş hayatının hızlı temposu içerisinde kariyer basamakları yukarıya doğru çıkıldıkça, hayaller çeşitli bahanelerle daha ileri bir zamana öteleniyor. Bir zaman sonra ise nerede ise birbirinin aynı, herkesin ortak malı olmuş benzer hayaller duvardaki kötü kopya bir resme dönüşür. Hayaller değersizleşir, para ve unvan acımasız zaferini ilan eder.

Benim kendi teorim ise hayal kurmak güzel ve motive edicidir. Ancak bu maximum 40 yaşına kadar geçerli bir olgudur. 40 yaşından sonra hayalleri gerçekleştirmek için adımlar atmaya başlamalı, hatta mümkünse listenin en azından bir kısmını hayata geçirmiş olunmalı. Eğer 40’ından sonra hala hayal kurmaya devam ediyor ve hiç aksiyon almamışsanız, benim kanaatimce önemli birkaç sorununuz var demektir. Ya meslek hayatınızda hayallerinizi gerçekleştirecek alt yapıyı oluşturamayacak kadar başarılı olmamışsınızdır, ya da yanlış bir hayalin peşinde olabilirsiniz. Üçüncü ve en önemli seçenekse ise kendinize karşı dürüst değilsinizdir.

Hayallerin sonu yok ama gerçekler ve özellikle de içinde yaşadığımız ülkenin gerçekleri hayallerin üzerine acı bir sos eklemeye her zaman meyillidir. Bu sebeple hayal kurarken bile gerçekçi olmak zorunda olduğumuz bir ülkede yaşamakta olduğumuzu unutmamak da fayda var. Gözlemlediğim genel inanış; bu hayallere ulaşılınca yaşamın tüm stresinden uzaklaşılıp emeklilik günlerinin mutluluk ve huzurla geçirileceği kabul edilir. Bu düşünce de bugüne dair isteklerimizi ötelemek için uygun bir alt yapı hazırlar. Daha doğrusu zaman içerisinde hayaller motivasyon aracı olmaktan çıkıp, bugünü yaşamamak için üretilmiş bahanelere dönüşür.

İş hayatı hayallerimizin peşinden koşmaya engel mi?

Benim ise genel kabule ters olarak hiçbir zaman emeklilik planlarım olmadı. Yapmak istediğim her şeyi profesyonel iş yaşamının içinde olduğum dönemde yapabileceğime inanıyordum. Çalışıyor olmanın hayallerimi gerçekleştirmeme engel olmadığı düşüncesini her zaman ve her zeminde savundum. Çünkü; bu dönemde iki önemli avantaja sahip olduğumu düşündüm. Birincisi ekonomik güç, ikincisi ise fiziksel güç. Bu çok önemli iki faktörün zamana karşı uğrayacağı erozyon bence hayallerimizi gerçekleştirme iradesine vurulmuş en yıkıcı darbeler olmaya adaydır. Tamam para mutluluk getirmez ama mutluluk kısmen de olsa satın alınabilecek bir şeydir. İkincisi yani fiziksel güç ise üzerinde tartışmaya bile gerek olmayan bir konu. Spor, iyi beslenme vb .dinç ve diri kalmak mümkün ama nereye kadar?

Netice itibari ile zaman ve imkanlar benden yanayken hayallerimin peşinden koşmaya başladım. İki dini bayram, 3 hafta senelik izin ve aradaki kısa süreli tüm tatillerin bana yeteri kadar boş zaman sağladığını fark edince ilk iş olarak yeni ülkeler keşfetme hayalinin peşine düştüm. Önce Avrupa dan başladım. Çok da fazla tecrübem olmasa da 299 Euro ‘ ya hem de taksitle satın alabileceğiniz  bir tur paketi ile fazla risk almadan beni  bir çanta gibi gezdirerek, kendi çapımda keşifler yapabilmeyi mümkün kıldığını gördüm. Arkasından işleri geliştirip kendi rotalarımı çizip kendi gezi planlarımı gerçekleştirme cesaretini bulmam fazla zaman almadı. Ne yabancı dil yetersizliğim, ne de zaman zaman yaşanan parasal krizlerin önüme engel olmasına izin vermemeye gayret ettim. Zaman içerisinde ilk kazanımım tüm konforumu kabin boy bir çantaya sığdırmanın mümkün olduğunu anlamam oldu. Minimalizme atılmış ilk adım.

Sualtı dünyasına ilk tanışma

Sonra bir gün sarhoş olmak istedim. Ama bilinen anlamı ile değil. Başka bir dünya da gözlerini açıp, kendini oraya ait hissetmek türünden bir sarhoşluk. Derinlik sarhoşluğu diye bir şey duymuştum ve sanırım aradığım şey buydu. Dalış yaptığını bildiğim bir dostumun yönlendirmesi ile ne olduğunu anlamaya fırsat bulamadan kendimi dalış eğitimlerinde buldum. Sonrasın da ileri aşama eğitimler ve sualtı fotoğrafçılığı merakı. Hadi bu seferde ver elini Kızıldeniz, Maldivler, Palau vs.

Bu dünya bildiklerim arasındaki en güzel dünyaydı. Avrupa nın müzelerinde insan elinden çıkmış şaheserlere hayranlıkla bakarken, suyun altında çok daha büyük bir sanatçının ulaşılması imkansız sanatına adeta büyülenerek şahitlik ettim. İlk defa o zaman anladım, ben benden çok daha büyük olan bir şeyin küçücük bir parçasıydım. Bu sebeple onunla mücadele etmek değil onunla uyum içerinde olmalıydım. Ruhumun ancak böyle huzura erebileceğini fark ettiğim anda, okyanusun içinde başlayan hayatın en ufak bir parçası bile beni kendine çekmeye başladı. Köpekbalığı dalışları her zaman favorim olsa da, duvar dalışlarındaki çeşit çeşit yapıların renkliliği, mercanların mucizevi yaşam vahaları ve daha bir çok güzellik beni tarifi mümkün olmayan bir sarhoşluğun bağımlısı haline getirdi.

Doğada olmak için bahaneler yaratmak

 

İş hayatının anlamsızlığı ve sahteliği içimdeki  kendimi doğanın kollarına bırakma arzusunu teşvik ettikçe, ben de daha fazla doğa da zaman geçirmek için bahaneler bulmaya gayret ettim. Tabi bu bahanelerin en güzeli ve baştan çıkarıcı olanı dalış yapmaktı. Yurt dışında çok renkli ve canlı sualtı dünyasındaki dalışlardan sonra maalesef ülkemiz denizleri çok fazla biyolojik canlılık vaad etmese de dalış yapmak doğa ile temas halinde olmak için güzel imkanlar sunuyordu. İlk başlarda  hafta sonlarında dalış yapmaya gittiğim yerlerde otellerde kalırken, daha sonraları arabamın arkasında yerleşik hal alan kamp malzemelerimi çeşitlendirerek çadırda kalmaya başladım. Bir zaman sonra dalış mı amaç, kamp mı amaç ikisi birbirine karışmaya başlamıştı ama neticede her şekilde doğaya yakın olmak güzeldi. Minimalizm de ikinci adım.

Doğada olmanın en güzel hali KARAVAN HAYATI

Yaz aylarında hafta sonlarını iple çeker olmuştum. Cuma akşamından yola çıkıp, gece karanlığımda çadırımı kurup, sabah uyanır uyanmaz kendimi denize atmak tam bir bağımlılık halini almıştı. Yıldızlı gecelerde dalga sesleri eşliğinde sohbetler, yaşama sizin gibi bakan yeni tanışılan insanlarla daha da keyifli olmuştu. Senelik izinlerde yada uzun süreli tatillerde çadır biraz konforsuz olması nedeni ile zorlayıcı olurken, otel yada pansiyon tatili de anlamsızlaşmaya başlamıştı. Kendime yeni bir yol ararken çeşitli kereler düşünüp cesaret edemediğim karavan işi geldi. Konuyu araştırdıkça aslında tam da aradığım şeyin karavan olduğunu keşfettim. İlk aklıma gelen karavanla seyahat ettiğim de zaman ve mekan diye bir sınırlama kalmadığı gibi hava şartları da pek fazla belirleyici olmayacaktı. Bu bana doğada olmanın en güzel hali gibi göründü. İstediğim yerde, istediğim kadar kalabilmek baştan çıkartıcı bir fikirdi. İnsanın evinin devamlı yanında olmasının getirdiği sınırsız özgürlük hissi ve konfor göz ardı edilemeyecek bir düşünce. Ne tür bir karavanın isteklerimi karşılayacağına karar verir vermez , sınırlı birikimimle bu karavana sahip olmak için yollar aramaya başladım. Bugün ki bilgi birikimim olsa kendi karavanımı kendim yapardım ama o zamanlar bu kadar bilgiye sahip olmadığım için tek seçeneğim satın almaktı. İnternette gördüğüm bir üreticiye giderek ilk adımı attım. Yaptığı karavanlar benim adlandırmamla’’ laz müteahhit’’ karavanı olsa da sınırlı bütçemle başlangıç adımı olarak en uygun seçenek olduğunu düşünerek, pek de fazla ince hesap yapmadan balıklama karavan dünyasına dalış yaptım ve siparişi verdim. Üç ay sonra camper karavanım kapımın önündeydi.

Son hızla giderken ,aniden frene basmak

Kış mevsimi tüm gri tonları ile üstüme çökmüşken kısa bir görüşme sonrasında profesyonel iş hayatımı sonlandırdım. İmzalar atıldı, iyi niyetler belirtildi ve bir döneme nokta konuldu. Ertesi sabah uyandığımda, yıllardır  her sabah rutinim olduğu gibi traş olup, işe gitmek zorunda olmadığımı anımsadım. Sanki son sürat otobanda giderken aniden tüm gücümle fren pedalına basmış gibiydim. Hayat birden daha yavaş akmaya başlamıştı ve aklıma Yılmaz Erdoğan‘ın bir şiiri geldi.

‘’Yol bir yere gitmez,

   Yol aslında bir durma biçimidir.’’

Bende bir durma biçimindeydim, hem de bu duruma asfaltta derin bir lastik izi bırakarak geçmiştim, ya da hiç hareket etmemiş ancak yıllar sonra aslında hep durma halinde olduğumun şimdi farkına varmıştım.

Kahvaltı ederken bugün ne yapsam diye kendime soruyor ve sonsuz seçeneğin içinden kendime bir şeyler seçmek için karar vermeye çalışıyordum. 32 yıl boyunca kendime bu soruyu sorma imkanım neredeyse hiç olmamıştı. Bu anlamda cevaplaması zor bir soru halini aldı. Mevsimin kış olması seçenekleri kısıtlarken en önemli kısıtlamanın ise tüm arkadaşlarımın çalışıyor olması idi. Artık onlarla ayrı dünyaların insanlarıydık. Bu sebeple arkadaşlarımla olan seçenekler devre dışı kalırken imdadıma İstanbul yetişiyor. Bir süre müze gezmeleri, İstanbul keşifleri, fotoğraf çalışmaları, özlediğim rahat kitap okumaları  derken nihayet Nisan geliyor ve havalar ısınmaya başlıyordu.

Nihayet tekerlek döndü, Karavanımla yoldayım.

Karavanımı teslim alalı birkaç ay olmasına rağmen daha evvel bu ebatta bir araç kullanmamış olmanın verdiği tedirginlikle yağışlı ve soğuk kış aylarında yola çıkmayı göze alamamıştım. Ama artık havalar ısınmaya başlamış, doğa uyanırken içimdeki çağrıda sesini yükseltmeye başlamıştı. Nihayet Nisan ayı başlarında kontağı çevirdim ve karavan hayatım başladı. Artık yeni bir hayatım var. Minimalist bir dünya bakışı ile daha az tükettiğim, parçası olduğum doğa ile barışık ve uyum içinde yaşadığım, günlük plastik kaygılarımdan uzak gerçek bir hayat. İşte ben böyle karavancı oldum.

Bundan sonra karavanda yaşamaya dair tecrübelerimi bu yaşam tarzını merak edenler ya da benimle aynı hayali paylaşan insanlar için bu köşede yazmaya devam edeceğim. Özellikle karavancılığa yeni başlayacaklar için faydalı olacağını düşündüğüm tecrübelerimin özelliklede yeni başlayacaklar için yol gösterici olacağı kanaatindeyim. Sadece karavan hayatı değil, dalış, doğa, gezi ve yolculuklarımda karşılaştığım çevre sorunlarını da bu köşede yazıya dökmek arzusundayım. Bir daha ki yazımın konusu, karavan seçimi üzerine olacak.

Yeniden görüşmek umuduyla, şimdilik hoşçakalınız.

 

UĞUR KORKMAZ- ukorkmaz1429@gmail.com

 

KÖŞE YAZARLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
STM’DEN DUVAR ARKASI RADAR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ÇiN UZAY HACMİNİ ARTIRIYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
DAĞIN KRALI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TOPRAK ZAFERE SÜRÜYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
CAM ŞİŞE ATMA ORMANI YAKMA
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SHENZHOU 15 YERYÜZÜNE DÖNDÜ
GÜNLÜK HABER AKIŞI
İSTANBUL PLAJLARI YAZA HAZIR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
HAYDİ GÖLDE BALIK TUTALIM…
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RENK KODLU MARS HARİTASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Bugün Dünya Yunus Günü!
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YUNANİSTAN’DA TREN KAZASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RÖMORKÖR ALABORA OLDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TÜRK GEMİSİ KARAYA OTURDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
EYT 1 YIL ERTELENEBİLİR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ENGELLİLERİN ACI FERYATLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YİNE SINIFTA KALDIK
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SULAK ALANLARI ONARMA ZAMANI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Anneler Günü Kutlu Olsun

Copyright © 2024 Deniz Kartalı. Tüm Hakları Saklıdır.   |   Gizlilik Politikası