TÜRK BOĞAZLARI ULUSLARARSI SUYOLU MUDUR?
GÜNDÜZ AYBAY
I – SUYOLU TERİMİ
“Suyolu” sözcüğü, Türk Denizciliği’ nde son on yıllarda kullanılan bir terimdir; İngilizce’ deki “fairway” in karşılığı olarak benimsenmiştir.
İngilizce fairway sözcüğünün – birbirine yakın – birkaç anlamından biri, bir liman, bir boğaz, bir geçit, bir nehir içinde, gemilerin görece güvenli şekilde seyredebilecekleri, neta (temiz) kesimi anlatır. Türk Denizciliği’ nde bu kavramı karşılamak üzere:
Seyre elverişli kanal
Seyre salih geçit
gibi çok sözcüklü terimler kullanılmıştı; bugün artık suyolu deniyor.
İngilizce’ de bir de gene fairway’ in yukarıda belirttiğimiz anlamına yakın bir anlamda waterway sözcüğü kullanılmaktadır. Waterway’ in fairway’ den farklı olarak, daha çok, bir boğaz ya da geçidin gemi seyrine elverişli kesimini anlattığını söyleyebiliriz.
II – BOĞAZLAR ULUSLARARASI SUYOLU MU?
1) Bakanın açıklaması
Rusya federasyonunun nükleer atık depolamayı kabul etmesi olasılığı üstüne yapılan kaygı dolu açıklamalardan sonra Hükümet’ imizin 11.06.2001 günü konuyu ele aldığı basına yansıdı. Ertesi gün de Denizcilik’ ten sorumlu Devlet Bakanı R. Mirzaoğlu’ nun şu demeci yayımlandı (Cumhuriyet , 13.06.2001, S 3):
“Boğazlar, Montrö Antlaşması’ na göre uluslararası suyoludur. Ancak Türkiye risk görürse geçişi engelleyebilir”
İlgili bakan kısa demecinde, Türk Boğazlarıyla ilgili olarak üç saptama yapıyor:
(1) Boğazlar suyoludur.
(2) Boğazlar uluslararası suyoludur.
(3) Türkiye, geçişini tehlikeli gördüğü gemilerin bu uluslararası suyolundan geçişini engelleyebilir.
Önemli konumdaki bir politikacının bu açıklaması, düşündürücüdür; üzerinde durulması, düzeltilmesi gereken öğeler içermektedir.
2) Uluslararası nitelemesi
“Uluslararası” sözcüğü çok kullanılan bir önaddır (sıfattır) :
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)
Uluslararası Hava Limanı
Uluslararası suç örgütü
Uluslararası (düzeyde) tanınmış manken
gibi çeşitli tamlamalarda sözcüğün kullanıldığını görürüz.
Sözcüğün Deniz Hukuku alanında da çok kullanıldığını söyleyebiliriz:
Deniz Hukuku uluslararası karakterlidir.
Uluslararası konvansiyon…
Geminin uluslararası seferidir…
Uluslararası gemi sicili…
Uluslararası kurallar…
Uluslararası sular…
Uluslararası trafiğe açık suyolu
Bu kullanışlar kimileyin doğru, kimileyin yanlış olur. Her yanlış kullanış aynı önemde değildir; ya da her yanlış, her devlet için aynı önemde değildir. Ama bazen bir yanlış kullanış, bir ülke için olağanüstü önem taşıyabilir. Ele aldığımız konu bakımından da böyle bir durum vardır.
3) “Uluslararası su” (International water)
Yüzyıllar boyunca deniz yüzeyinin belli alanlara ayrılması düşünülmemiş, denizler önemli bir ulaşım yolu oluşturdukları halde, onun yüzeyini bölümlemek kimsenin aklına gelmemiştir. Ama, belli toplumsal /siyasal / teknik bilgisel gelişmeler sonucu olarak deniz yüzeyleri önce “karasuyu – açık deniz” (territorial water – high sea) olarak ikiye ayrılmıştır; bugün bu ikili ayırma, “bitişik bölge”, “münhasır ekonomik bölge” gibi kavramlarla çoklu ayırmaya dönmüştür. Herhangi bir öznel bölgeye girmeyen geniş deniz yüzeylerine de, gene “açık deniz” (high sea) denir. Deniz hukuku uzmanlarınca pek kullanılmamakla birlikte, “açık deniz” ile eş anlamda olmak üzere söylenen, bir de “uluslararası su” (international water) terimi vardır. Denizciler bu sözcüğü çok kullanırlar.
Bu kullanış biçiminde “uluslararası su”, hiçbir devletin egemenlik yetkisinin (hakkının) söz konusu olamayacağı deniz alanını, yani “açık deniz” i (high sea) anlatır.
Bu bakımdan, özensizlikten ya da bilgisizlikten dolayı, bir kimse, “Boğaz suları uluslararası sudur” derse, belirttiği deniz alanının açık deniz dizgesine uyruk bir alan olduğunu söylemiş olur. Böyle düşünen ve söyleyen yabancılar çoktur; ama Türkiye’ nin Türk Boğazları üzerinde egemenlik yetkisi olduğunu savlamak, kanıtlamak konumunda olan kişilerin böyle yanlışlıklara düşmesi kaygı vericidir. Ağzından çıkan her sözün uluslararası hukuk ve siyasa bakımından önemli sonuçlar doğurması olası kişilerin böyle konularda çok özenli davranmamaları, danışmanlarının öneri ve anımsatmalarına kulak vermeleri gerekir.
III – TÜRK BOĞAZLARIYLA İLGİLİ KONUŞMALARDA GÖZÖNÜNDE TUTULMASI GEREKEN İLKELER
1) Temel niteleme sözcük ya da terimleri
Türk Boğazları bir suyoludur; fairway’ dir; yani gemilerin geçmesine elverişli deniz kesimleri içerir.
Türk Boğazları bu anlamda olmak üzere suyolu’ dur, ama “uluslararası su” değildir.
Montrö Sözleşmesinde kabul edilmiş kurallar uyarınca Türkiye, Türk Boğazları’ ndan geçmek isteyen ticaret ve gezinti gemilerinin geçişine katlanmak zorundadır. Ama, bu katlanma (razı olma, göz yumma) geçidi “uluslararası su” ya da “uluslararası geçit” diye nitelememizi gerektirmez. Boğazlar, bu bakımdan “uluslararası deniz trafiğine (seyrüseferine) açık boğaz” olarak nitelenebilir.
2) Geçişin engellenmesi
Montrö Sözleşmesine yansımış olan temel mutabakat, bandırası ve yükü ne olursa olsun her ticaret ve gezinti gemisinin, Türk Boğazları’ ndan özgürce geçmesidir. (Seyrüseferin tam serbestisi; la liberte de passage e navigation) Buradaki “özgür geçiş”, bugün deniz hukukunda saydamlaşmış bir kavram olan “masum (zararsız) geçiş” ile hemen hemen çakışan bir kavramdır. Bu bakımdan, Türkiye’ nin, Türk Boğazları’ ndan geçmekte olan ya da geçmek isteyen gemilerin geçişini yasaklaması ya da engellemesi durumunu “riziko yaratıyor, geçirmem” diye özetlenecek bir olgu gibi anlamak uygun değildir. Uluslararası siyasanın, diplomasinin ve hukukun gereklerine uygun anlatım şekli, kanımızca, şu olmalıdır:
Türkiye, Türk Boğazları’ ndan geçmek isteyen ya da geçmekte olan yabancı bandıralı geminin, Türkiye’ nin barışına, güvenliğine, düzenine, deniz ve hava çevresine zarar vereceğini / verdiğini saptarsa, geçişi engeller; koşulları varsa yaptırım uygular.
Akdeniz’ den gelen transit gemilerini Karadeniz’ e geçirmemek 13. yy’ a kadar Bizans İmparatorluğu’ nun da temel politikası olmuş.
Die Häfen von Byzantion, Konstantinupulis, Istanbul – Wolfgang MÜLLER – WIENER çevirisi, s.18
KAPTAN GÜNDÜZ AYBAY AZİZ HATIRASINA SAYGIYLA….