Deniz Kartalı

YANIBAŞIMIZDAKİ SAVAŞIN 2. YILINDA RUS BAŞKONSOLOSTAN ÖZEL AÇIKLAMALAR

Sadece 600 km kuzeyimizde 2 yıldır süren Rusya-Ukrayna savaşının ne zaman sonlanacağına dair öngörü bulunmuyor. NATO-ABD destekli Ukrayna ile zengin doğal ve askeri kaynaklara sahip Rusya Federasyonu’nun en sıcak çatışmalarının ağırlık merkezi çok yakınımızdaki Donbass Bölgesi. Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov, savaşın nedenleri ve geleceği yönündeki küresel soruları Harici’den Gökhan Karakaş’a yanıtladı. Jeopolitik Eksen’de konuşan Buravov, 2014 tarihli Minsk Antlaşması’ndan 1936 tarihli Montrö Antlaşması’na kadar pek çok uluslararası gerçeğe vurgu yaptı.

YANIBAŞIMIZDAKİ SAVAŞIN 2. YILINDA RUS BAŞKONSOLOSTAN ÖZEL AÇIKLAMALAR
38 views
25 Şubat 2024 - 12:22

 

 

JEOPOLİTİK EKSEN/ RUSYA FEDERASYONU İSTANBUL BAŞKONSOLOSU ANDREY BURAVOVhttps://www.youtube.com/watch?v=vr3s5R-OI60

Gökhan Karakaş: Merhaba jeopolitik eksen izleyicileri, 1845 yılında İsviçreli mimar Gaspare’nin yaptığı bu tarihi binadan size seslenmenin gururunu yaşıyoruz. Yanı başımızda sürüp giden savaş ve Karadeniz jeopolitiği üzerine çok önemli açıklamalar yapacak olan Rusya Federasyonu’nun İstanbul Başkonsolosu Sayın Buravov ile birlikteyiz. Sayın başkonsolos bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Andrey Buravov: Teşekkür ediyorum böyle bir davette bulunduğunuz için.

Gökhan Karakaş: Güncel gelişmelere göz atacağız ve özellikle çok yakınımızda cereyan eden ve ikinci yılını doldurmak üzere olan özel askeri harekât olarak tanımladığınız savaş gerçeğine dair sizden çok önemli bilgiler alacağız. Sayın başkonsolos, 1986 yılından beri Türkiye’de görev yapan bir diplomatsınız, Türkiye’ye hakimiyetiniz bize çok mutluluk ve gurur veriyor. Kısaca kendiniz ve İstanbul’da bulunma sürecinizi anlatır mısınız?

Andrey Buravov: İlk olarak beni de programınıza davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Bütün mesleki hayatım Türkiye ile ilgilidir. Sizin de bahsettiğiniz gibi 1986 yılında Moskova’daki Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün Türkçe bölümünü bitirdiğimden beri bizim Dışişleri Bakanlığında Türkiye’yle şu veya bu şekilde ilgili olarak çalışıyorum
ve Türkiye’ye ilk gelişim 1987 yılında oldu. Bundan sonra bizim Ankara’daki büyükelçiliğimizde tam 4 defa uzun misyon görevlisi olarak bulundum. Toplamda 17 yıl orada çalıştım ve şimdiki görevim 2019 yılında başladığında güzel İstanbul’a geldim. 5 seneye yakın süredir burada bulunuyorum. Tabi burada çok özel bir hava, bir atmosfer var. Bu güzel tarihi şehrin her açıdan büyük özellikleri var. Kültür ve tarih açısından derin köklere sahip bir yerdir.
Aynı zamanda sizin de bahsettiğiniz gibi bulunduğumuz bina da tarihi bir bina.19. yüzyılın ortasında inşa edilmiş. Özellikle Rusya İmparatorluğu’nun Büyükelçiliği olarak inşa edilmiş bir bina içindeyiz. Elbette bu da bize çalışmalarımızda özel bir ilham veriyor. Yani bir şereftir bizim için ve gurur duyuyoruz bununla.

Gökhan Karakaş:
2 ülke arasındaki ilişkiler aslında yüzyıllar öncesine dayanıyor. Lev Tolstoy’un da büyük dedesi olan Pyotr Tolstoy ile başlayan diplomatik ilişkilere biraz değinir misiniz?

Andrey Buravov: Bu ilişkiler 18. yüzyılın başlangıcında başladı. Bizim büyükelçilerimiz o zaman ilk defa Osmanlı İmparatorluğu’na geldiler ve bu ilk gelenlerden büyük Rus yazarı Lev Tolstoy’un büyük dedesi Pyotr Tolstoy, ilk daimî büyük elçimiz, büyük Petro zamanında buraya geldi.
O dönemden beri çeşitli büyük şahsiyetler burada büyükelçi olarak çalıştı. Bunlar arasında örneğin çok ünlü ve aynı zamanda askeri şahsiyet yani mareşal olan Mihail Kutuzov’u da sayabilirim. Kendisi 18. yüzyılın sonunda da burada büyükelçilik misyonuyla gelenler arasındaydı.

Gökhan Karakaş: İki ülke arasındaki dostluk ve tarihsel bağa değinmek istiyorum. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda büyük Atatürk’ün Sovyet lideri Lenin’e yazdığı 26 Nisan 1920 tarihli iş birliği mektubunun ardından Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasını sağlayan silah ve cephaneleri Karadeniz su yolundan bize ulaştırılarak savaşımızın kazanılmasını sağlamıştı. Ama sizin çok önemsediğiniz başka bir detay daha var. Anadolu’da tekstil gibi bazı sektörlerin gelişmesini, sağlayan Rus bilgi birikiminin aktarılmasıydı. Bunu çok önemsiyorsunuz. Bu konudan neler söylersiniz?

Andrey Buravov: Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin tarihinde bahsettiğiniz şeyler özel bir sayfayı teşkil ediyor. Rusya’daki iç savaş ve dış müdahale nedeniyle kendisi de büyük zorluklarla mücadele eden genç Sovyet devleti, dış güçlerin işgal tehdidi ile karşı karşıya olan yeni Türk devletine o zaman kardeşlik yardım eli uzatmıştı. Daha 1920 yılında TBMM hükümeti ile doğrudan ilk resmi temaslar kuruldu ve aynı yıl Ankara’da ülkemizin büyükelçiliği açıldı. Daha Ankara başkent olmazken Ankara milli Kurtuluş Savaşının merkezi olduğu yıllarda ve ülkelerimiz arasındaki yeni sınırları belirleyen, Moskova Dostluk ve Kardeşlik Anlaşması 1920 yılında kısa sürede hazırlanmış ve imzalanmıştı. Aynı zamanda Mustafa Kemal hükümetine kapsamlı yardımın sağlanması konusunda da mutabakatlar sağlandı. 1920-1922 arasında Türkiye’ye 39.000 tüfek, 327 makinalı tüfek, 54 top, 63.000.000 fişek, 147.000 mermi sevk edilmiş, Ankara’da 2 barut fabrikası kurulmuştu. Mühimmat üretimi için ekipman sağlanmış, ayrıca bunun dışında da 200 kilo külçe altın verilmiştir. Askeri uzmanlarımız Sakarya’daki Büyük Taarruz da dahil olmak üzere bir dizi büyük askeri operasyonun planlanmasında önemli yardımlar sağladılar. Türk tarafının minnettarlığının göstergesini Taksim Meydanı’nda bulunan Cumhuriyet Anıtı’nda görebiliyoruz. O zamanki daimî temsilcimiz aynı zamanda askeri bir danışman olarak yardım ediyordu. Simon Aravov’un anıtta Atatürk’ün yanında portresi var.
O dönemde başlayan iş birliği sonraki yıllarda da devam etti. Ülkemizin mali ve teknolojik yardımlarıyla 1935 yılında Kayseri’de ve 1937 yılından Nazilli’de tekstil fabrikaları; bundan sonraki yıllarda savaştan sonra İskenderun’da metalurji fabrikası, Seydişehir’de alüminyum fabrikası, Aliağa’da petrol rafinerisi, Bandırma kimya fabrikası, Ahh Ren Nehrinde hidroelektrik santral ve baraj gölleri… 20. yüzyılın 60’lı 70’li yıllarında kuruldu. Bu tesislerin birçoğu da tepki şimdi Türkiye’de ilk olan ve şu anda Rus teknolojisiyle inşa edilmekte olan Akkoyun Nükleer Santrali gibi Türkiye’de kendi alanında ilk olan dış işlerdi.

Gökhan Karakaş: Dünya haritasını gözümüzün önüne getirdiğimizde Kamçatka’dan St. Petersburg’a kadar çok geniş topraklar üzerine yayılan 2 kıtada varlığını sürdüren bir Rusya Federasyonu’ndan bahsediyoruz. Öncelikle Rusya ve Rus topraklarının Asya ile Avrupa kıtaları arasındaki jeopolitik önemini anlatır mısınız? Rusya’nın tarihsel geçmişini de göz önünde bulundurarak Karadeniz’e gelmek istiyorum ama bu kadar geniş bir coğrafyada toprağa sahip olmanın jeopolitik önemi sizce neyi ifade ediyor?


Andrey Buravov: İlk olarak şunu söyleyebilirim, Rusya yüzölçümü bakımından dünyada en büyük ülkedir. Tabii çeşitli bölgelerimiz var batıda olsun, doğuda olsun, güneyde olsun, kuzeyde olsun çok zengin doğal kaynaklara sahip olan topraklardır. Aynı zamanda güzel eğitilmiş insan kadrolarına sahip bir ülkedir ve tabii ki bu ülkenin buna uyan menfaatleri de söz konusudur ve bunları ülkemiz iç gelişimini sağlamak, diğer ülkelerle dost ve iş birliği ilişkilerini geliştirmek için kullanmak istiyor. Sizin de Avrasya coğrafyasından bahsettiğiniz gibi, bu sadece coğrafik bir terim değil. Aynı zamanda stratejik açıdan bakarsak, jeostratejik açıdan bakarsak bu jeopolitik bir ortamdır, bir deyimdir veya Rusya’da bu Avrasya topraklarının bir iş birliği ve güvenlik alanına dönüştürmek için çeşitli gayretleri sarf etmektedir. Rusya’nın zaten özgün bir devlet olduğu dış siyasette yeni kabul edilmiştir.
Şöyle deniliyor, mesela bu Mart 2023 yılında kabul edilen yeni Rus dış politikası konseptinde Rusya bin yılı aşkın bağımsız devlet deneyimli önceki dönemin kültürel mirası, geleneksel Avrupa kültürü ve Avrasya’nın diğer kültürleriyle derin tarihi bağları Rusya’nın özgün bir medeniyet, devlet, geniş bir Avrasya ve Avrupa Pasifik gücü olarak özel konumunu belirlemektedir. Ve bu niyetleri gerçekleştirmek için daha 2015 yılında devlet başkanımız Vladimir Putin tarafından büyük Avrasya ortaklığı oluşturmaya yönelik bir girişim olarak ortaya atılmıştır. Bunun konsepti güncel sorunların tamamında eşit ve karşılıklı yarar sağlayan ekonomik iş birliğinin geliştirilmesini ima eden adil ve çok kutuplu bir dünya düzeninin inşasını teşvik etme arzusuna dayanmaktadır. Büyük Avrasya ortaklığının uygulanmasıyla Avrasya’nın kıta çapında tek bir barış, istikrar, karşılıklı güven, kalkınma ve refah alanı haline dönüştürülmesine katkıda bulunması amaçlanıyor. Bu arada tabii Türkiye Cumhuriyeti ile çok yönlü karşılıklı yarar sağlayan ortaklığın derinleştirilmesini de biz bu girişimin uygulanmasında önemli bir unsur olarak görüyoruz ve ilişkilerimizi de bu istikamette geliştiriyoruz.

Gökhan Karakaş: Rusya Federasyonu’nun 2 yıl önce başlattığı askeri özel harekât ya da dünya kamuoyunun nitelendirdiği şekilde savaş tüm dünyanın dikkatini bu coğrafyaya çekiyor. Bizim de çok yakınımızda sadece 600 km kuzeyimizde ağırlık merkezi siklet merkezi Donbass olan bir askeri hareketlilik söz konusu. Bu konuya gelmek istiyorum. 2 yıl önce başlatılan bu operasyonun dünya kamuoyunun bildiği şekliyle savaşın gerekçeleri nelerdi?

Andrey Buravov: Rusya’yı bu zorunluluğa adım atmaya iten nedenleri zaten defalarca ayrıntılı bir şekilde açıkladım. Rusya Devlet Başkanı sayın Putin, geçtiğimiz günlerde Amerikalı gazeteci Carlson’la yaptığı röportajda da bu konuya ayrıntılı olarak değinmiştir. 2 çeşit nedenler grubu var diyebiliriz. Küresel ve bölgesel olmak üzere 2 nedenden bahsetmemiz gerekiyor. Burada bir taraftan küresel nedenlerden söz açarsak, Rusya’nın sınırlarının çevresinde güvenliğine yönelik her yıl artan tehditler söz konusuydu Rusya’nın değerlendirmelerine göre. Bu ne ile ifade ediliyordu? Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra batının ülkemizle yapıcı iş birliği kurmayı reddetmesi olgusu, Rusya’nın egemenliğini sınırlamaya, toprak bütünlüğünü ihlal etmeye, zengin doğal kaynaklarımızı kendi yararına ve ülkemizin zararına kullanmaya yönelik teşebbüsleri bizi bu değerlendirmeleri yapmaya itiyordu. Sonra NATO’nun doğuya doğru genişlememesine ilişkin sözlerinin ihlali, bilindiği gibi NATO üye ülke sayısının hemen hemen 2 katına çıkaran 5 genişleme dalgası olmuştur. Başka önemli faktör de 2008 yılında NATO Zirvesi’nde kabul edilen Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya kabul edilişi olasılığına ilişkin NATO konseyinin kararının mevcudiyeti ve bununla ilgili olarak sonraki yıllarda atılan çeşitli adımlar, batının kuzey Kafkasya’daki özellikle 20. yüzyılın sonunda ve 2000’li yılların başında kuzey Kafkasya’daki ayrılıkçı terör gruplarına muhalefetle birlikte çalışmak kisvesi altında verdiği destek de bunun bir göstergesi olmuştur. Yani Rusya’ya karşı beslenen, dost olmayan hareketleri, Avrupa’da bir ABD füze savar savunma sisteminin oluşturulması.

ABD’nin stratejik silahlarının sınırlandırılması alanındaki anlaşmalardan çekilmesi de önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Bu Rusya’yı güvenliğini sağlamak için en yeni silah sistemlerinin yaratılması da dahil olmak üzere misilleme adımları atmaya zorladı. Herkes için eşit ve bölünmez güvenliği sağlamaya yönelik özel tekliflerimizin ABD ve müttefikleri tarafından reddedilmesi olgusu, böyle bir anlaşma akdetme teklifi en son Aralık 2021 yılında yapıldı ve buna fiili bir red cevap geldi. Bu tarihe özellikle dikkat çekmek istiyorum. Şunun için Aralık 2021’den bahsediyoruz. Çünkü Şubat 2022’de bizim özel askeri hareketimiz başladı.
Son ana kadar biz gayretlerimizle batı ile aramızdaki ilişkileri bir sisteme koymak istedik. Şöyle ki, her 2 taraf için eşit ve bölünme güvenlik sistemi kurulabilsin istedik. Fakat bu bütün bu gayretlerimize maalesef net bir cevap alamadık. Daha doğrusu fiilen tekliflerimiz reddedilmiştir.

Şimdi bölgesel nedenlere gelince direkt olarak Ukrayna ile ilgili konulara geçmek istiyorum. Ukrayna yönetiminin Rus karşıtı yaklaşımlarının batı tarafından teşvik edilmesi ve ona geniş askeri ve mali desteğin sağlanması yoluyla bu ülkenin Rusya’ya karşı mücadelede bir alet olarak kullanımının yoğunlaştırılmasıyla ilgili teşebbüsler 2.000’li yılların başlarında bu ülkede batı yanlısı güçlerin iktidara gelmesinin ABD ve uyduları tarafından desteklenmesi olgusu. Bilindiği gibi o dönemde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yasalara aykırı olarak üçüncü bir tur düzenlenmiş ve bunun neticesinde batı yanlısı Yuşçenko o zaman iktidara girmiştir. Bir sonraki adım olarak da Şubat 2014’te devlet darbesinin Ukrayna’daki meydan olayları meydana geldi ve bunlar batı tarafından desteklendi. Şunu da not etmek gerek ki, devlet başkanı Yanukoviç muhalif temsilcileriyle anlaşmaları imzalarken durumu sakinleştirmek ve Ukrayna’daki durumu normale dönüştürmek için bu imzaladığı bu anlaşmanın 3 batılı ülkenin dışişleri bakanları garantörü olarak katıldı. Yani Polonya, Almanya ve Fransa’nın dış işleri bakanları. Bu anlaşmalar imzalandıktan sonra fiili bir devlet darbesi gerçekleştirildi ve bu olaylar neticesinde devlet başkanı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Donbass ve Novorossiya Rus ve Rusça konuşan nüfusuna, yaşam haklarının dilinin, kültürünün ve tarihi hafızanın özgürce gelişmesinin korunmasını gerektiren durumun ortaya çıkması başka bir olgu. Yani bizi bu özel askeri harekatın yapılmasına teşvik eden neden nedenlerden biridir. Ukrayna’da Şubat 2014’te devlet darbesinden kısa bir süre sonra Kiev’in kendi halkına karşı başlattığı sözde terör karşıtı harekâtı fiili bir savaşa dönüştü. Orada yaşayan nüfusa karşı ve çoğunluğu da Rus ve Rusça konuşan halk teşkil ediyordu. Darbenin sonuçlarını ve Rusya ile ilgili her şeyin ve yüz yıllardır bu topraklarda var olan bütün Rus, kültürel, tarihi ve dini kimliğinin yok etme politikasını yürüten yeni Ukrayna yönetiminin Nazi ve Rus karşıtı politikasını kabul etmek istemediler. Bu kişiler ve bunlara karşı yani aynı zamanda kendi nüfusu kendi vatandaşları olan kişilere karşı Kiev’deki rejimin bunlara karşı uçak ve topların da kullanılmasıyla fiili bir savaş başladı. Bu durum tabii ki bizimle kan, dil ve kültür bağı olan binlerce insanın ölümüne yol açtı ve aslında Rus halkının bir kısmını bu savaş makinesinin altına atamazdık. Dolayısıyla buradan özel askeri harekatın 2 ana görevi ortaya çıkıyor ki onları biz alenen ilan ettik. Ukrayna’nın askeri yeteneklerinin sınırlandırılması ve Nazi ideoloji ve uygulamalarından arındırılması ki bu görevler sıkı bir şekilde uygulanmaya devam ediyor.

Askersizleştirme teriminden şunu alıyoruz, batının Ukrayna’yı Rusya’yla çatışma aleti olarak kullanma yolu ile Ukrayna topraklarından veya toprakları üzerinden Rusya’nın güvenliği için tehditlerin ortadan kaldırılması, bu ülkenin NATO’ya katılmasının ve kendi topraklarına NATO üsleri yerleştirilmesinin engellenmesi, Ukrayna’nın tarafsız ve nükleer silahsız statüsünün korunması. İkinci göreve gelince yani Nazilerden arındırmadan anladığımız, savaş suçlularını barındıran ve öven tüm Nazi yasalarının ve düzenlemelerinin kaldırılması, Rus dili kültürü anıtları üzerindeki yasakların ayrımcı kısıtlamaların kaldırılması, onların özgür gelişimi için fırsatların sağlanması. Bugünlerde Ukrayna’da devlet darbesinin 10. yıl dönümü oluyor. Dün de zaten bununla ilgili bir belgesel film gösterimi gerçekleştirdik. Türk gazetecileri için burada bizim başkonsoloslukta. Aslında Ukrayna batı ve ABD ile uydularının önderlik etki NATO tarafından aktif batı desteğiyle son Ukraynalıya kadar savaş yoluyla Rusya’yı stratejik bir yenilgiye uğratmak için kullanılıyor. Bu arada Ukrayna rejimi tarafından askeri altyapıyla hiç ilgisi olmayan sivil hedef ve kişilere doğrudan saldırılar gerçekleştirmek yoluyla açıkça terör yöntemleri kullanılıyor. Bunun çok örneği vardır. Son dönemde yankı yaratan vakalar arasında mesela 30 Aralık günü Ukrayna silahlı kuvvetlerin Belgrad şeklinde yani Rusya’nın içinde bulunan Belgrad şehrine yaptığı roket saldırıları sonrasında 25 kişi öldü, 100’den fazla kişi yaralandı. Donetsk şehrine düzenli bir şekilde bu tür saldırılar düzenleniyor. Son dönem içinde 31 kişi öldü, 30’dan fazla kişi yaralandı. Lissşanzk’taki pazar yerine yapılan saldırı sonucunda 28 sivil öldü. Ayrıca 24 Ocak günü Amerikan Patriot hava savunma sistemini kullanarak IL-76 uçağına kasıtlı bir terör saldırısı düzenlendi. Bunun neticesinde yeşil değişimi için Belgrad’a nakledilen 65 Ukraynalı savaş esiri dahil 4 kişi öldü.

Gökhan Karakaş: Rusya Federasyonu devlet başkanı Putin’in batılı gazeteci Tucker’a verdiği mülakatta da değindiği gibi Minsk Protokolü’ne siz de çok işaret ediyorsunuz. Minsk Protokolü aslında barışın tesis edilmesi için çok önemli bir mutabakat. Türk kamuoyu Minsk protokolünü çok iyi bilmiyor. Minsk Protokolünü bize anlatır mısınız?

Andrey Buravov: Minsk Protokolü derken, 2 belgeden bahsediyoruz. Bir Minsk Protokolü 5 Eylül 2014 yılında Minsk’te imzalandı ve bundan sonra da bunun hükümlerinin yerine getirilmesinin sağlanmasına yönelik olarak da 12 Şubat 2015’te Minsk tedbirler paketi dediğimiz bir belge imzalandı. Bu belgeler şunu öngörüyordu, çatışan taraflar arasında derhal ateşkesin sağlanması, Donbass’ın özel statüsüne ilişkin yasanın kabul edilmesi ve buna uygun olarak yeni yerel seçimlerin yapılması.

Doğu Ukrayna’daki çatışmalara katılan tüm kişiler için affın ilan edilmesi, insani durumun iyileştirilmesi ve Donbass’a yönelik ekonomik ablukanın kaldırılmasına yönelik tedbirlerin alınması. Rusya, Ukrayna sınırında bir güvenlik ve agit izleme bölgesinin oluşturulması, yabancı silahlı kuvvetlerin ve paralı askerleri Ukrayna topraklarından çekilmesi, Minsk’teki temas grubunun ki Ukrayna, Donesk ve Lugansk halk cumhuriyetleri bunun üyesiydiler. Çalışmalarının yoğunlaştırılması öngörülüyordu. Fakat pratikte Minsk’te imzalanan ve Donbass’taki durumunun Ukrayna içindeki varlığının sürdürülmesi çerçevesinde siyasi çözümü için fırsat sağlayan bu belgelerin yerine getirilmesi mümkün olmamıştır. Tarihi bir fırsat kaçırıldı barış için Ukrayna’nın toprakları içinde barışın tesis edilmesi fırsatları kaçırıldı. Bu seçenek de Rus düşmanı politikalarını ülkenin Rusça konuşulan doğusuna yaymaya çalışan ve orada yaşayan insanları Rusya’ya gitmeleri istenen ve özel yaratıklar olarak algılayan Kiev yönetimindeki kudurmuş milliyetçilerin işine gelmiyordu. Rejimin batı sponsorları da Rusya’yı Ukrayna eliyle yenmeyi düşünerek bunu istemediler ve dolayısıyla toplam 13 maddeden oluşan bu Minsk Anlaşmalarının sadece ikisi o da kısmen yerine getirildi. Aslında Ukrayna tarafı en başından beri temas grubunda Donbass ile etkileşimi tamamen reddetmeye yönünde bir rota belirledi ve öncelikli olarak Donesk ve halk cumhuriyetlerinin dış sınırının kendi kontrolüne aktarılmasını istedi. Batılı ve Ukraynalı liderler ki eski liderleri kastediyorum, Angela Merkel, François Hollande ve potor projemco Minsk Anlaşmalarının uygulanmasına ilişkin müzakerelerin yalnızca Ukrayna’nın savaş yeteneklerini arttırmak için zaman kazanmak amacıyla kullanılması niyetlerini zaten açıkça itiraf ettiler kendi şahsi beyanlarında. Bu konuda ateşkesi izlemek yerine aslında Kiev için casusluk yapan ve onunla istihbarat paylaşan AGİT izleme misyonunun bazı temsilcileri de maalesef onlarla hareket etti. Bunun için zaten benim de daha önce de bahsettiğim gibi Ukrayna toprakları içinde barışın tesis edilmesine yönelik bu Minsk anlaşmaları yerine getirilememişti ve barış şansı kaçırılmış oldu. Savaş devam ettiği ve o 2014-2015 yılından sonra da 7-8 sene içinde özel askeri harekatımız başlayıncaya kadar savaş ilan edilmeyen, sanki teröristlere karşı yürütülen savaş olarak gösterilen bu kendi halkına kendi nüfusuna gerçekleştirilen savaş devam etti.

Gökhan Karakaş: Çok yakınımızda süregelen silah sesleriyle insanların huzursuzluğu devam ediyor. Fakat sizin gerekçelerini saydığınız bu savaşın ne zaman biteceğini daha sonra size soracağım öncesinde savaş ya da özel askerî harekât, özel askeri operasyon hangi noktadasınız? Rusya’nın konumu ve bu harekattaki hareket tarzını bize anlatır mısınız?

Andrey Buravov: Ukrayna’daki özel askerî harekât, Rusya’nın siyasi ve askeri liderliğinin geliştirdiği planlar doğrultusunda devam ediyor. Bunu söyleyebilirim. Batıdaki birçok kişi dahil olmak üzere hemen hemen herkes için Ukrayna’nın sözde karşı saldırı planının batının devasa silah ve mühimmat tedarikine rağmen kesin bir şekilde başarısız olduğu zaten tam olarak açıktır. Rus askeri birlikleri tüm askeri temas hattı boyunca güvenle mevzilerini tutuyor ve bunları çeşitli sektörlerde çeşitli istikametlerde düzenli olarak iyileştiriyor. Bunun son iyi örneğini Avdi ifka şehrinin kurtarılması göstererek açıklayabilirim. Bilindiği gibi birkaç gün gün önce stratejik öneme sahip bu şehir bizim birlikler tarafından kurtarıldı. Donesk bölgesinde bulunan bir şehirden bahsediyoruz. Nispeten 15 kilometrelik mesafe söz konusudur ve bunu da stratejik açıdan şu onun için de çok önemli olduğunu özellikle bahsetmek istiyorum çünkü bulunan mevzilerden Donesk şehrinin sivil altyapısına sivil insanlara karşı girişilen saldırı var söz konusuydu. Bunlar yok edilirken bu şehir ve şehirde yaşayan sivil nüfus açısından durumun iyileştirmesinden de bahsedebiliriz. Rusya’yı savaş alanında askeri yenilgiye uğratma planları açıkça başarısızlığa mahkumdur. Bunu söyleyebilirim, Kiev rejiminin batılı sponsorları bunu ne kadar çabuk anlarlarsa, durumun siyasi çözümü için o kadar erken elverişli koşullar yaratılabilir.
Savaşı Rusya başlatmadı özel askeri harekatımız aracılığıyla biz sadece Donbass bölgesinde bulunan yaşayan Rus ve Rusça konuşan halka karşı yürüttüğü savaşı durdurmaya yönelik bir harekettir ve tabii ki bu daha önce de bahsettiğim gibi Kiev’deki Nazi rejiminin tarihi ve kültürel köklerinden vazgeçmek istemeyen, kendi topraklarında barış içinde yaşamak, kendi özyönetimine sahip olmak, Rusça konuşmak ve bu dilde eğitim yapmak Nazilerle işbirliği yapanların değil de bu toprağı faşizmden kurtaranların anısını onurlandırmak istiyor Donbass halkı. İşte bu halka yardım etmeye yönelik bir askeri harekattan bahsediyoruz.

Gökhan Karakaş: Kırım Yarımadası Rusya Federasyonu için aslında bir hareket merkezi ve tarih boyunca da kırım yarımadasına çok önem verdiniz. Ama Moskova amiral gemisi ardından Caesar Kunikov da Kırım yarımadası açıklarında battı. Jeopolitik ve stratejik açıdan kırımı değerlendirir misiniz? Kırım neden çok önemli Rusya için?

Andrey Buravov: Kırım’ın Rusya’yla birleşme konusunu ele alırken bir yandan tarihi gerçeklerden hareket etmemiz gerekiyor. Diğer taraftan Kırımın Rusya’ya girişinden hemen önceki olaylara da bakmamız gerekiyor. Tarihi gerçeklere bakarsak Kırım’ın yüzyıllarca Rusya’nın bir parçası olarak bulunmasını gösterebiliriz.  1954 yılında şubat ayı içinde alınmıştı. O zamanki Sovyet liderliğinin 1954 yılının şubat ayında alınan tartışmalı idari kararı ile Ukrayna’ya bağlanan Kırım hiçbir zaman Ukrayna’nın özgün toprağı olmamıştır. Diğer taraftan da bu adımdan önce gerçekleşen gerçek olaylara da bakmamız gerekiyor. Neyi kastediyorum? Şubat 2014’te Ukrayna’da Nazi devlet darbesini kastediyorum ve bundan sonra yeni Ukrayna yönetiminin Donbass ve Kırım’ın Rusça konuşulan bölgelerine karşı düşmanca bir sindirme politikasının uygulanmasından bahsetmemiz gerekiyor. Rusya’ya Federasyon üyesi olarak katılma lehine yapılan referandum 16 Mart 2014’te yapılmıştır. Yarımadanın sakinlerinin iradesinin özgürce ifade edilmesi faktörü ortaya çıkıyor burada ve bilindiği gibi Kırım Cumhuriyetinde oy verenlerin %96,8’i bunun lehine oy kullandı.
Aynı zamanda ayrı bir idari statüsü olan Sivastopol da Kırım Yarımadasında bulunuyor. Sivastopol şehrinde de oylamaya katılanların %95,6’sı bu adımı destekledi. Uluslararası hukuk normlarına tamamen uygun olan bu adım Kırım’daki durumun çok önemli bir şeydir. Donbass’ta vuku bulan senaryoya göre gelişmesini önlemek açısından da büyük önem taşıyordu.
Devlet darbesinin sonuçlarıyla hak ve özgürlüklerinin sert bir şekilde bastırılması politikasıyla yüzleşmek istemeyen, kendi halkına karşı Kiev Nazi yönetiminin başlattığı savaşı kastediyorum. Bu savaşın olmaması için gerçekleştirilen bir olaydan bahsediyoruz ve orada yaşayan halkın özgürce kendi iradesini ifade etmesinden bahsediyoruz. Burada elbette tarihsel adaleti tesis etmenin yanı sıra coğrafi konumu ve iklimi de dikkate alarak Kırım’ın Rusya’ya dönüşünün önemli askeri ve stratejik, ayrıca sosyoekonomik önemi de var. Bu arada şunu da iyi bilmemiz ve idrak etmemiz gerekiyor. Rusya en başından beri bu bölgenin altyapı, sanayi, tarım ve turizm potansiyelinin restorasyonu ve geliştirilmesine yönelik, orada yaşayan çok uluslu nüfusun yaşam kalitesinin iyileştirilmesine yönelik olarak çok uluslu kültürün dillerinin gelişimini teşvik etmek için büyük yatırımlar yaptı. Orada çeşitli milletlerin temsilcileri yaşıyor. Tabii önemli kısmını Rusça konuşanlar teşkil ediyor. Zannediyorum nüfusun %66’sı Rus halkını temsil ediyor.
Bunun yanında orada Kırım Tatarları yaşıyor, Ukraynalılar yaşıyor ve birtakım diğer halkların temsilcileri yaşıyor. Yani çok uluslu, din açısından, kültür açısından çok zengin bir bölgedir ve Rusya yönetimi tarafından bunun geliştirilmesine de büyük önem atfediliyor. Burasının potansiyelinin geliştirilmesine, orada yaşayan halkın refah seviyesinin yükseltilmesine, kendi kültür ve dillerinin geliştirilmesine yönelik olarak da birtakım tedbirler alınmış alınmaktadır ve tabii programa konulmuş bir şekilde gelecekte de yapılacaktır bu adımlar.

Gökhan Karakaş: Rusya Federasyonu devlet başkanı Putin’in batılı gazeteci Tucker’a söylediği bir söz var. 24 yıl önce baba Bush’un daveti üzerine ben Washington’a gittiğimde 2 ülkenin dostane ilişkiler kurulması için 2 ülkenin de çaba sarf edeceğini söylemiştim. Ama gelinen noktada bunun gerçekleşmediğini gördük demişti. NATO ve Atlantik ittifakının ekonomik ve ticari yönünden zayıflatmak istediği bir Rusya Federasyonu’ndan bahsediyoruz. Aslında tarihsel süreçte hiç de böyle olmadığını görüyoruz. 24 yıllık süreçte ABD’nin böyle davranmadığını görüyoruz. Peki Rusya devleti bu savaşa hazırlıklı mıydı? Ne rublede ne de ticari, ekonomik ya da doğal kaynakların başka ülkelere satılması anlamında bir sorun yaşamadınız. Hazırlığınız var mıydı? Devlet teşkilatınız bu yönde nasıl hazırlanmıştı?

Andrey Buravov: Kırım’ın Rusya’ya dahil edilmesinden sonra batının ülkemize yönelik yaptırım politikasına tepki olarak Rusya ekonomisinin yeniden yapılandırılması, ekonomik egemenlik düzeyinin arttırılması, ticari ve ekonomik ilişkilerin coğrafyasının yeniden yönlendirilmesi istikametinde sistematik çalışmalar ülkemizde başlatılmıştır. Ukrayna’da özel askeri harekatın başlatılmasından sonra da batının ülkemizde yasa dışı kısıtlamalar uygulanmasıyla bu çalışmalar ciddi bir ivme kazandı.
Sonuç olarak şunu diyebilirim, bugün ülkemizin yalnızca benzeri görülmemiş dış baskılara dayanmakla kalmayıp aynı zamanda en yakın dost, çevreden ve bizimle iş birliği yapmaya niyetli küresel doğu, küresel güney ülkelerinden ortaklarla aktif iş birliğine odaklanarak Rusya ekonomisini geliştirmeye devam ettiğini söyleyebiliriz. Bahsettiğimiz dost ve iş birliği yaptığımız ülkeler aslında dünya çoğunluğunu oluşturuyor veya küresel ekonomik kalkınmanın yeni merkezi olarak kendilerini daha fazla gösteriyorlar. Rusya yönetiminin sarf ettiği çabaların sonucu olarak ekonomimizin pozitif büyüme oranlarının kurulmasını gösterebiliriz.
Rusya’nın dünya sıralamasında daha üst sıralara yükselmesini bizim devlet başkanımızın da geçenlerde söylediği gibi satın alma gücü dikkate alındığında GSYH açısından Rusya dünyada beşinci, Avrupa’da birinci ekonomi oldu. Bu, yaptırımlarla ekonomimizin gelişmesine getirilen bütün zorluklara rağmen dayanabildiğini ve gelişmesini devam ettirdiğini gösteriyor. Bizim ekonomik ve ticari faaliyetlerimizin bizimle ticaret yapmak isteyen ki bu dünya ülkelerinin çoğudur, küresel güney küresel doğu ülkeleriyle daha aktif, daha yoğun ilişkilere yönlendirilmesi sayesinde sağlanabildi. Bu arada şunu da söylemem gerekiyor, Türkiye’nin uluslararası çıkarları temel alarak Rusya karşıtı yaptırımlara katılmamasını memnuniyetle karşılıyoruz.
Bu da ülkelerimiz arasındaki aktif ticaret ve ekonomik çabaların devamı içinde tabii ki elverişli koşullar yaratmaktadır.

Gökhan Karakaş: Ukrayna’nın batılı ülkelerin silah ve cephane yardımıyla hibrit bir savaş sürdürdüğünü görüyoruz. Almanya’dan tank, Polonya’dan uçak, Fransa’dan uzun menzilli füze gibi. Bu hibrit savaşın ne kadar daha sürdürülebilir olacağını ön görüyorsunuz ve dünya kamuoyunun çok istediği bir barış ne zaman mümkün olabilir? Yani kuzeyimizdeki bu savaş, Rusya’nın özel askeri operasyonunun bitmesi için siyasi öngörünüz var mı? Ne zaman bu savaş bitecektir?

Andrey Buravov: Rus tarafı hiçbir zaman müzakereleri reddetmemiştir. Onu biz defalarca söyledik ve hepimizin hatırladığı kadarıyla Mart 2022 yılında İstanbul’da Rus Ukrayna görüşmeleri gerçekleştirildi. Bunun sonucunda da siyasi bir çözüme ulaşmak için iyi bir şans oluştu. Gelecekte uzlaşmaya varılmasını sağlayabilen bir dizi adım üzerinde anlaşmaya varıldı. Rusya o zaman da iyi niyet göstergesi olarak askerlerini Kiev bölgesinden geri çekti. Fakat bundan sonra batının özellikle Kiev’i ziyaret eden dönemin başbakanı Johnson’ı kastediyorum, Rusya ile barış yapmamaya ikna edilmesinin ardından Kiev tüm anlaşmaları çöpe attı diyebiliriz. ABD ve uydularının aktif yardımıyla Rusya’yla uzun bir silahlı çatışmaya hazırlandı. Rusya’yı bu şekilde stratejik yenilgiye uğratma planları açıkça başarısızlığa mahkumdur. Tarafların askeri temas hattındaki durumu da daha önce de bahsettiğim gibi bunu doğruluyor. Özel askerî harekâtla önceden belirlenmiş hedeflere ulaşılacaktır. Bunun hangi yöntemlerle yapılacağı ise karşı tarafın hem mevcut gerçekleri dikkate alma hem de ülkemizin meşhur çıkarlarını gözetme temelinde müzakere etmeye hazır olup olmadığına bağlıdır.

Gökhan Karakaş: Bunun için herhangi bir zaman filtreniz var mı? Bir zaman tüneliniz var mı?

Andrey Buravov: Bir daha belirtmek istiyorum ki biz görüşmeleri hiçbir zaman yabana atmıyoruz ama bunun için elverişli koşulların hazırlanması gerekiyor ki şu anda biz bunu açıkça görmüyoruz. Ne Ukrayna tarafından ki bilindiği gibi formel olarak işe bakarsak Rusya’yla hiçbir müzakere yapılmaması istikametinde Ukrayna tarafından bir karar alındı. Bu karar yürürlükteyken herhangi gibi bir barış görüşmelerinden bahsetmek imkânsız. Diğer taraftan Ukrayna’ya destek vermeye devam eden batının tutumu da çok önemli. Çünkü askeri hareketlerin devamına teşvik edici tutumu görüyoruz. Burada onların bütün hareketlerinde silah sevkiyatlarında yeni mali yardımın sağlanmasında çeşitli siyasi hareketlerinde bunu görüyoruz.

Gökhan Karakaş: Aynı zamanda batılı propaganda organlarının da çok güçlü bir şekilde çalıştığını görüyoruz. BBC, CNN, euronews gibi yayın organlarında sürekli savaşın Ukrayna lehine döndüğünü, hatta bunun Moskova’nın ardından Caesar Kunikov’un batışını bazı tiyatral unsurlarla süsleyerek dünya kamuoyuna da sunuyorlar. Batılı medya bakış açısını değerlendirir misiniz? Nereden bakıyorlar, savaşa ve hangi algıyı yaratmaya çalışıyor batılı medya anlayışı?

Andrey Buravov: Sorunun bu şekilde formüle edilmesinin bence sadece gerçeğe uymakla kalmayıp aynı zamanda batı ülkelerinde bile bugün enformasyon alanında ortaya çıkan tabloyu yeterince yansıtmadığını düşünüyorum. Orada bile yani batıda bile Rusya’yı Ukrayna rejimi ile stratejik yenilgiye uğratma arzusu devam ettiği halde, ki onu görüyoruz açık bir şekilde bu politikanın anlamsızlığı konusunda artan bir farkındalığın olduğunu da açıkça görüyoruz. Araştırmalar yapılıyor, insanlara soruluyor ve bunlar incelenerek neticeler çıkarılıyor. Bütün bunlara bakarak bunu söyleyebilirim. Bu politikanın anlamsızlığı konusunda artan bir farkındalık söz konusu. Ukrayna’nın saldırı girişimlerinin başarısızlığı ve Kiev’in yeni silahlar ve mali yardım alma ihtiyacı giderek daha bilgi belirgin bir şekilde tespit edilmektedir.
Bunun da Ukrayna askeri gücünün bakımına giderek daha fazla milyarlarca dolar yatırılması Kiev yöneticilerinin isteklerinin koşulsuz olarak desteklenmesi konularında batının kendi sosyoekonomik sorunlarının ve ortaya çıkan diğer iç sorunların etkisiyle de giderek daha isteksiz olduğu zeminde cereyan ettiği görülür. Resmi hükümetlerin resmi beyanlarında olmasa da kamuoyu seviyesinde ve aralarında konuştuklarından biz bunu alıyoruz.
Bunun er yani ya da geç değişeceğini ümit ediyoruz.

Gökhan Karakaş: Size sormadığımız ama söylemek istediğiniz başka bir mesaj var mı? Türk kamuoyuna hangi mesajı vermek istersiniz?

Andrey Buravov: Tabii ki söylenebilecek çok şey vardır çeşitli konularda. Burada bizim yaptığımız bu mülakattan hareket ederek şunu kaydetmek istiyorum: Rusya ve Türkiye, Rus halkı derken bizim çok uluslu halkımızı, yani ülkemizde yaşayan bütün halkları kastediyorum. Bizim 2 halkımız yan yana yaşayan 2 halktır. Ülkelerimiz de aynı bölgede bulunan devletlerdir ve bunlar arasında iyi dost ve iş birliğine yönelik ilişkilerin devamının 2 ülkenin 2 halkın lehine refahına olduğu kadar bizim birlikte bulunduğumuz Karadeniz Kafkasya bölgesinin de menfaatinedir. Rus tarafı olarak biz buna büyük değer veriyoruz. Her zaman bu ilişkilerin daha da gelişmesini istiyoruz böyle olacağını ümit ediyoruz.

Gökhan Karakaş: Karadeniz’i barış denizi yapan 6 kıyıdaş ülkenin de barışı tesis etmesi için en önemli dayanak olan Montrö’ye değinmek istiyorum. Karadeniz’in bugün NATO ülkelerine, savaş gemilerine kapalı olmasını sağlayan ve onları sınırlandıran Montrö’nün önemi her geçen gün bir kez daha ortaya çıkıyor. Ukrayna’ya yönelik sizin yürüttüğünüz savaşta da Montrö’nün önemine değinir misiniz?

Andrey Buravov: Bölgede de mevcut olan durumun dışında da söyleyebilirim ki şimdiki koşullarda bunun önemi çok daha arttı. Ama prensip olarak, hemen hemen 100 sene önce 1936 yılında imzalanmış olan Montrö Sözleşmesi’nin tam olarak bugün de geçerli ve güncel bir anlaşma olduğunu söyleyebiliriz. Buna büyük bir değer ve önem veriyoruz. Bu sözleşmenin net bir şekilde ve hükümlerine uygun olarak yerine getirilmesini çok önemli ve gerekli olduğunu düşünüyoruz. Şimdiki koşullarda da bölgede yaşanan olayları göz önünde bulundurarak şunu söyleyebiliriz ki önemi açıkça kendini göstermektedir, havanın daha kötüye gidilmesini önlemek açısından önemli buluyoruz. Bunun korunacağını ümit ediyoruz.

Gökhan Karakaş: Çok teşekkür ediyoruz. Lozan anlaşmasıyla Türk yurdunu bağımsız kılan Montrö Antlaşmasıyla Karadeniz’e barışı getiren 6 kıyıdaş ülkeyi barışa ve iyiliğe sevk eden Büyük Atatürk’ün dünya tarihine geçen sözü var: ‘Yurtta sulh dünyada sulh.’ Biz de jeopolitik Eksen olarak tüm dünyada barışın gelmesini arzu ettiğimizi belirterek, sayın Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosu Buravov’a çok teşekkür ediyoruz. Bir dahaki jeopolitik eksen programında görüşmek üzere hoşça kalın.

Andrey Buravov: Ben teşekkür ediyorum davet ettiğiniz için.

KÖŞE YAZARLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
STM’DEN DUVAR ARKASI RADAR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ÇiN UZAY HACMİNİ ARTIRIYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
DAĞIN KRALI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TOPRAK ZAFERE SÜRÜYOR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
CAM ŞİŞE ATMA ORMANI YAKMA
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SHENZHOU 15 YERYÜZÜNE DÖNDÜ
GÜNLÜK HABER AKIŞI
İSTANBUL PLAJLARI YAZA HAZIR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
HAYDİ GÖLDE BALIK TUTALIM…
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RENK KODLU MARS HARİTASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Bugün Dünya Yunus Günü!
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YUNANİSTAN’DA TREN KAZASI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
RÖMORKÖR ALABORA OLDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
TÜRK GEMİSİ KARAYA OTURDU
GÜNLÜK HABER AKIŞI
EYT 1 YIL ERTELENEBİLİR
GÜNLÜK HABER AKIŞI
ENGELLİLERİN ACI FERYATLARI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
YİNE SINIFTA KALDIK
GÜNLÜK HABER AKIŞI
SULAK ALANLARI ONARMA ZAMANI
GÜNLÜK HABER AKIŞI
Anneler Günü Kutlu Olsun

Copyright © 2024 Deniz Kartalı. Tüm Hakları Saklıdır.   |   Gizlilik Politikası